Türkan Saylan ve Gerçekler
13 Aralık 1935 günü İstanbul'da doğup,Cumhuriyet döneminin ilk müteahhitlerinden Fasih Galip Bey ile(evlendikten sonra Leyla adını alan)
İsviçreli Lili Mina Raiman çiftinin beş çocuğunun en büyüğü olan Türkan Saylan bu günlerde yine birileri tarafından kahramanmış gibi gösterilmeye çalışıyor!
Kahramanlık Türkçüye göre soyu için çalışmak. Hayatın tüm değerlerininin önüne Türk milletinin refahından başka hiç bir şeyi koymamak değil miydi ? Değerli atalarımız bu uğurda asla kutlu davalarından taviz vermemişlerdi. Zaten Atsız atamın da söylediği gibi "Şerefliler taviz vermezdi,Şerefin tavizi yoktu!" Bu bağlamda değerlendirildiğinde Türkan Saylan'ın tam olarak Türk kanı taşımadığınıda en başta belirttiğimize göre. Onun yaşam süresinde yaptığı etkinliklerin hiç birinin Türk ırkının refahı ve geleceği için olmadığını üzerine basa basa söylemek gerekiyor.
"Zührevi Hastalıklar uzmanı" olan Türkan hanımın akademik kariyerine baktığımızda ise; Cüzzamla Savaş Derneği ve Vakfı'nı kurup, 1986'da kendisine Hindistan'da "Uluslararası Gandhi Ödülü" verildiğini biliyoruz.
Ayrıca 2006 yılına kadar Dünya Sağlık Örgütü'nün lepra konusunda danışmanlığını yapmıştır. Uluslararası Lepra Birliği'nin (ILU) kurucu üyesi ve başkan yardımcıliğini görevini yürüttüğünü, Avrupa Dermato Veneroloji Akademisi'nin ve Uluslararası Lepra Derneği'nin üyeliği yaptığını görüyoruz.
Yine çalışmaları arasında Dermatopatoloji Laboratuvarının, Behçet Hastalığı ve Cinsel İlişkiyle Bulaşan Hastalıklar Polikliniklerinin
kurulması ;1981-2002 yılları arasında 21 yıl, gönüllü olarak Sağlık Bakanlığı İstanbul Lepra Hastanesi Başhekimliği'ni yaptıği da var.
1989'da, bir grup Atatürkçü aydın
(?!?) tarafından
devrim yasalarını ve laik düzeni koruyup geliştirmek amacıyla oluşturulan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin (ÇYDD) kurucularındandır ve uzun bir süre Genel Başkanlığını yürütmüştür. Bunun dışında pek çok dernek ve kuruluşda faaliyetleri mevcut.
Yukarıdakiler içerisinde, en çok dikkatimizi çeken Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinin çalışmalarıdır. Eğitimsiz çocukların(!)
eksiklerini tamamlamak yönünde faailiyet gösteren bu dernek ve Türkan hanımın diğer faaliyetleri insaniyetperverlik ve misyonerlik dışında hiç bir amaç gütmez. Amacını gerçekleştirirken Atatürk ilke ve inkılaplarını, kutlu başbuğun adını kullanması ise sadece kalkan olma amacı gütmektedir!
Birileri kutlu başbuğumuz Atatürk üzerinden halkların kardeşliği gibi misyonerlik merkezli ucuz ve basit propagandayı yapmak için Türk milletinin vicdanına oynamaktadır!Bu oyun günümüzde Türkan Saylan'ın hakkındaki onca su götürmez gerçeğe rağmen vatan kahramanı gibi gösterilmesi çalışıldığını yok saymamızı tepki vermememizi asla gerektirmez!
MİT İstihbarat Başkanı Cemal Uzgören'in 24 Nisan 2001'de Başbakanlık'a gönderdiği raporda, Türkan Saylan'ı ve ÇYDD yi misyonerlik faaliyetlerinin odağındaki isim olarak göstermesi bile görmezden gelinmiştir. Bu raporda ; Hıristiyanlığın bir kolu olan Protestanlığın Türkiye'de yayılması için faaliyet gösteren Dünya Kiliseler Birliği'nin ülkemizdeki temsilcisi durumundaki Amerikan Bord Heyetinin bu faaliyetlerini başta ÇYDD derneği ve Türkan Saylan olmak üzere pek çok insaniyetperver aracılığı ile devam ettirdiği yazmaktadır!!
İstanbul Teknik Üniversitesi Maçka Yerleşkesi'nde, 'Türkiye'mizin çağdaşlaşma sürecinde laiklik' konulu toplantıda konuşan Saylan, Türk milletinin tarih boyunca hep yakıp yıktığını öne sürdümüştür boyalı basında çok bahsi geçmeyen o konuşmadan bir kaç alıntı yapmak isterim :
"Türkler hep başkalarının yaptığını yıkmış"
"Biz Türkler hep akın etmişiz; yakıp yıkmışız, başkalarının yaptıklarını yakıp yıkmışız. Şimdi kendi yaptıklarımızı yıkıyoruz.
Nedir bu alışkanlık. Biz yakıp yıkmak için var değiliz. Biz yaratmak, geliştirmek ve çağın üstüne geçmek için varız."
Yine başka bir konuşmasında :
"Türkiye'nin bölünmesine, ırkçılığa yönelmesine, binlerce yıl öncesinin Arap ve İran âdetlerinin gelmesine karşıyız. Çocuklarımızın sıra üstünde namaz kılmasını değil bale yapmasını istiyoruz. İnancın insanların iç dünyasında saklı olmasını istiyoruz."Demiştir. Görüldüğü gibi Türklüğün tüm değerlerini töresini kökünden yıkmak isteyen batı sevicisi ,konuşmasında sürekli BİZ TÜRKLER demiş sanki kendisi Türkmüş gibi ahkâm kesmiştir.
Ama misyonerliğini yaymak uğrunda sarf ettiği bazı bir kaç söz daha vardır ki Türk kanı taşıyanların kendisine buz gibi bir nefret ile bakmasına sebeptir.
_Bu ülkede hristiyanlığı nasıl yayabiliriz. KÜRDİSTAN'ın temellerini nasıl atabiliriz.
_ ATATÜRK ismini kullanırsak bunu daha rahat yapabiliriz. Hem para toplar hem destek alırız, kampanyalar düzenler, TÜRKLERDEN topladığımız paralarla, KÜRTLERİ daha bilinçli hale getiririz, cahil insanlarla KÜRDİSTAN'ı kuramayız, Hristiyanlığı bu şekilde daha rahat yaymamız da mümkün.
Yukarıda verdiğim bilgilerden sonra oturup ciddi ciddi düşünmek gerekmektedir. Bu gün yardım adı altında yapılan faaliyetlerin, yardım sever gibi gösterilen insanların(!) asıl amaçlarının ne olduğu çok önemlidir. Pek çoklarının zihninde Türkan Saylan'ın Ergenekon soruşturması kapsamında evi aranırken balkonuna çıkıp bakın ben ne kadar mağdurum dercesine verdiği resimle hatırlanmakta bu görsel yine vicdanlara oynanan oyun neticesinde ısıtılıp ısıtılıp önümüze temcit pilavı gibi konmaktadır! Bu günlerde Ergenekon soruşturmasından AK(!)landığı gazetelerde çarşaf çarşaf yazıyor
Birileri yine düğmeye bastı ve bizim çok iyi bildiğimiz oyunu tekrarlamak istiyor! Ama belgeler yalan söylemiyor!!! Tarih sahnesinde Türkan Saylan gibi çokları gelip geçtiler onlardan akıllarda kalan sadece saf nefrettir! Türklük yolunda, Türk Irkı için çabalayan gerçek kahramanlar kalbimizde ölümsüz bir saygı ile yaşıyorlar.
Onların şahsında, Türk'ün varlığına içte ve dışta kast edenlere söylecek tek sözümüz ancak kendilerini kandırabildikleridir! Bu gün bizleri uyutmaya çalıştıkları düzen karşısında uyanık olmak damarında ki kandan aldığı güç ile değerlerine sahip çıkmak her Türk soylunun görevidir!
Gök Yeleli Asena
29/11/2011