Kagan_Bahadir
Ziyaretçi
|
 |
« : 03 Mayıs 2011, 20:51:33 » |
|
KUTLAYANI VE KUTLAMAYANI İLE ÜÇ MAYIS
Seçim sürecinde Milliyetçi Hareket Partisi’ni eleştirmek istemezdim ama hassasiyetimle oynandığı sürece susmam mümkün değildir. Bir Üç Mayıs daha bitti. Bu yıl da farklı farklı isimlerle ve farklı amaçlarla anılan Üç Mayıs’ı Türkçülük Günü’nden Milliyetçiler Günü’ne çeviren akıl, bu yıl da bildiği yoldan dönmedi. Recep Tayyip Erdoğan’ın “Türkçülüğe karşıyım” açıklamasına Türkçülüğü savunarak yanıt veren Devlet Bahçeli, bu yıl da Üç Mayıs’ı “Milliyetçiler Günü” olarak anmayı tercih etti. Türkçü, kısa tanımla Türk milliyetçisidir. Hayatını Türklük üzerine inşa eden, tüm ömrünü Türklük uğruna feda eden Türk’e Türkçü denir. Milliyetçilik ise daha geniş bir kavramdır. Her milliyetin milliyetçisi olabilir. Örneğin bir Fransız, Fransız milliyetçisi olabilir. Bu Fransız milliyetçisi de kendisine “milliyetçi” der, Türkiye’deki de öyle… Üç Mayıs’ın ismini Atsız koymuştur. Türkçülük Günü veya Türkçüler Günü… Bu ismi değiştirmek hiç kimsenin görevi de değildir hakkı da değildir. Kaldı ki “Türkçüler” yerine konmaya uğraşılan “Milliyetçiler” ismi başta da belirttiğimiz gibi geniş bir kavramdır ve ilk duyulduğunda “Türk milliyetçisi” anlamını vermez. Üç Mayıs, İşçi Bayramı gibi uluslar arası değildir. Yani “Türkçüler Günü” yerine “Milliyetçiler Günü” denince, Taksim Meydanı’nda bir Alman milliyetçisi ile Türk milliyetçisi halay çekip slogan atamaz.Dolayısıyla, milletin adı söylenmeden kuru bir “Milliyetçiler Günü” söylemi, boş bir söylemdir. Tarihe ihanettir. Nasıl ki bugün “Zafer Bayramı” yerine “Utku Bayramı”, “Anneler Günü” yerine “Valideler Günü” denmiyorsa “Türkçülük Günü” yerine de “Milliyetçiler Günü” denmez, denemez. Kişi eliyle tarih değiştirilemez. MHP içinde Üç Mayıs çeşitli isimlerle anıldı. İl teşkilatlarının ve milletvekillerinin kullandığı isimler şunlardır: Milliyetçiler Günü, Türkçülük Günü, Türkçüler Günü ve Türkçülük Bayramı… Bu kadar farklı isim kullanmak tarih şuurunun eksikliğinden ileri geliyor. Yine de MHP içinde Türkçülük ismini kullanmaktan çekinmeyen isimlerin olduğunu inkâr edemem.
Türkçülük Günü; mensuplarının Türkçü olduğu belirtilen Hak ve Eşitlik Partisi’nde adam yerine konup anılmadı. MHP’yi günü yanlış isimle anıyor diye eleştirirken bugünü hiç anmayan HEPAR’ı “hayırla” anmadan geçemezdim. Büyük Birlik Partisi de kendi icadı olan “tuhaf milliyetçilik” ile garip bir açıklama yayınlayarak, sanki ulemaya “Türkçülük neyi içerir neyi içermez” diye sormuşlar gibi kendi kendilerine el-cevap sunmuşlar. BBP’yi de kendi kendine bırakıyorum.
Türkçülük Günü’nü anan yalnızca iki gazete vardı. Yeniçağ bu günü “Türkçüler Bayramı” olarak, Ortadoğu ise resmi görüşe uyarak “Milliyetçiler Günü” olarak andı. Yeniçağ Gazetesi bu günü “3 Mayıs Türkçülük Bayramınız Kutlu Olsun” başlığıyla okurlarına sundu. Fakat Yeniçağ yazarlarının yalnızca ikisi köşelerine bu günü ayırdı. Bu isimlerden biri olan İsrafil Kumbasar’ın yazısında da bariz hatalar mevcuttur. Kumbasar, Atsız’ın Saraçoğlu’na yazdığı mektupların “Orkun” dergisinde yayınlandığını yazmış. Oysaki o tarihlerde derginin adı “Orhun” idi. “3 Mayıs 1944 tarihinde yapılan duruşma için Ankara’ya giden Atsız, yurdun dört bir tarafından gelen binlerce genç tarafından karşılandı.” Cümlesindeki hata ise şudur: 3 Mayıs, Nihal Atsız ve Sabahattin Ali arasındaki davanın ertelenmiş tarihidir. Bu tarihte Ankara nümayişi olmuştur. Ancak Atsız’ın Ankara’ya gelişi ve davanın ilk duruşmasının tarihi 26 Nisan 1944’tür. Aynı gün içerisinde BengütürkTV’ye çıkan ve birçoğu profesör olan isimler de “3 Mayıs”ı Alparslan Türkeş’in Türkçülük Günü ilan ettiğini anlattılar. Olaylar anlatılırken de “Alparslan Türkeş’in önderliğinde, o ve yol arkadaşlarının hareketi bastırıldı ve tutuklandılar” türü cümleler kuruldu. Neresinden düzelteceğimi bilmiyorum ama kısa kısa değineyim.
Üç Mayıs’ı Türkçülük Günü olarak davanın çıkış noktası ve bir numaralı sanığı Hüseyin Nihal Atsız ilan etmiştir. “Bundan sonra 3 Mayıs Türkçülerin günüdür. Ona bir bayram diyemeyeceğiz. Çünkü yıllarla süren büyük ızdırabımız o gün başlamıştır. Ona bir matem demek de kabil değildir. Çünkü bunca sıkıntıların arasında bize büyük bir imtihan vermek, yürekliyle yüreksizi er meydanında denemek, yahşi ile yamanı ayırmak fırsatını vermiştir.”
Bu cümleler neşredildiğinde yıl 1946’yı gösteriyordu. Tarihi ideolojik düşünceler çerçevesinde çarpıtmayalım. Alparslan Türkeş’in Turancılık Davası’na dâhil olmasının en önemli sebebi, Atsız’ın evinin aranması sırasında mektuplarının bulunmasıdır. Yani davaya Atsız’ın evi ve şahsı sayesinde dâhil olmuştur. Alparslan Türkeş o yıllarda üsteğmen rütbesindedir ve millet üzerinde daha sonra olacağı kadar etki sahibi değildir. Dolayısıyla Türkçülük Günü’nün onun ilan etmesine imkân yoktur. Turancılık Davası anlatılırken “Türkeş ve yol arkadaşları” demek mantıksızlığın had safhasıdır. Benzetmek gibi olmasın, bir savaş anlatılırken kumandanın adı mı önde geçer yoksa daha düşük rütbeli birinin mi adı önde geçer? Bu davadan bahsedilirken kurulacak cümle olsa olsa “Atsız ve diğerleri” olabilir… Belirtmeden geçmeyeyim. Ankara’da Bozkurt yürüyüşü yapılırken aynı BengütürkTV “Vahşi Köpekler” belgeseli yayınladı. Bu tuhaf seçim hangi aklın ürünüdür sormak gerekir. “Madem bu yürüyüş canlı yayınlanmıyor, günün önemine uygun bir belgesel seçilemez miydi?” diye insan düşünüyor. Sözün özü, bir “Üç Mayıs” daha böyle geçti. Bütün bunlar yaşanırken bir avuç Türkçü, Atsız’ın kabri başına kendi kendilerine matemlerini tuttular. İnançlarına siyaset bulaştırmadan, kelime oyunları yapmadan saf ve temiz duygularla bu günü andırlar. Ankara Ulus’taki Atatürk heykeli önünde de bir anma yapıldı. Daha sonra yapılan “Bozkurt Yürüyüşü” hakkında bir malumatım yok, umarım sorunsuz ve “temiz” geçmiştir. 3 Mayıs'a selâm olsun! 3 Mayıs ruhu ebediyen yaşasın!
KAĞAN BAHADIR
|