TANRI-KUT METE
Ziyaretçi
|
 |
« : 11 Haziran 2010, 15:42:48 » |
|
Bir K.rt’ün gözüyle olaylara bakmayı denedik mi hiç? Terör sorununun çözümünü burada aramak lazım. Onun gözüyle olaylara bakıp, onun gibi düşünürsek onun dağdan nasıl indirilebileceğinin çözümünü de bulmuş oluruz. Dağdan, Türkiye’ye değil, Kuzey Irak’a indirmekten bahsediyorum. Şu şekilde bir çözüm olabilir (Bu hikâyede geçen kişi ve olaylar tamamen hayal ürünüdür, Jiyan diye bahsedilen kişi k.rtleri, Türker ise Türkleri temsil ediyor);
Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı bir k.rt köyünde jiyan isimli bir k.rt yaşıyordu. Jiyan İlkokula giderken karlı yollardan geçiyor okulu çok uzakta olduğu için de uzun bir yol yürüyordu. (Şu halde Jiyan’ın sabretmeyi biliyor olması çok yüksek bir ihtimal. O zaman Jiyan’ın üzerindeki psikolojik baskı büyük olmalı ki onun sonu çabuk gelsin.)
Jiyan okula giderken yolda Pkk’lı teröristlerin duvarlara yazdıkları yazıları okuyor, okula vardığında da arkadaşlarının ağabeylerinin dağa çıktıklarında yaşadıkları olayları dinliyordu. Ve bu durum onu çok etkiliyor, büyüyünce o da dağa çıkmak istiyordu. ( Şu halde jiyan, ezildiği ya da k.rtçe konuşma özgürlüğü olmadığı için değil, koyun psikolojisiyle dağa çıkmış bir kişi. Yani davasına inanmış değil, özenmiş! O zaman demek ki jiyanın bu davaya bağlılığı sıkı değil ve en ufak güven sarsılmasında bile sanki köyüne geri kaçacakmış gibi duruyor)
Jiyan her sabah okulun önünde söylediği andımızın içinde geçen “Varlığım Türk varlığına armağan olsun” sözlerinin farkında olmadan zaten bozuk olan kanını duyduğu iki süslü hikaye ile iyice bulandırıyor. Artık terörist olma tutkusu içinde yanıyor. Dağa çıkacak orada silah atışı yapacak ve Türk askerini vuracaktı. Dağda kızlarında olduğunu duymuştu. Kendisinin yüzüne bakılmayacak derecede bir çirkinliğe sahip olduğunu bildiği ve sosyal hayatta yer edinemeyeceğine emin olduğu için jiyan dağdaki dava arkadaşlarını gözüne kestirmişti. Jiyan belki küçüktü, ondan böyle düşünüyordu ancak 29 yaşındaki ağabeyi Aziz de aynı jiyan gibiydi. (Bu durumda jiyan varlığını Türk varlığına armağan edeceğini söyleyerek yalan söylemiş oluyor. Demekki jiyan yalanı da çok rahat bir şekilde yüzü kızarmadan ve ustaca söyleyebiliyor. Ayrıca jiyan, henüz k.rdistan hayallerini kurmadan kız ve silah hayalleriyle dağa çıkmak istiyor. Demek ki jiyan uçkuruna ve egolarına düşkün birisi. Gözünü bile kırpmadan dava arkadaşı olarak gördüğü, bir nevi asker arkadaşı olan yanındaki kıza çok rahat yeltenebilecek ve hatta ona tecavüz edebilecek bir kişiliğe sahip. Muhtemelen irade denilen kavramın adını bile duymamıştır.)
Jiyan bir gün babası Diyarbakır’da astsubay olan Türker isminde bir çocukla tartıştı ve Türker Jiyanı okulun çıkışında kapıda beklediğini söyledi. Jiyan Türker’in cesur bir çocuk olduğunu biliyordu. Daha önce 4 tane k.rdü birkaç saniye içinde yere sermişti. Ne yapmalıydı şimdi? Ahh şimdi dağda olacaktı ki Türker’e sessizce yaklaşıp onu uyurken sırtından vurabilecekti. İşte o zaman görürdü Türker. Ama yoktu jiyanın silahı. Dağda da değildi. Türker de uyumuyordu. O zaman hemen bir kulis yapmayı düşündü. Daha önce Türker’in hışmına uğramış 10 kadar kişiyi yalanlarla ve vaatlerle kandırıp yanına aldı ve bir Tanrı edasında okuldan çıktı. Yürürken çakıl taşları devriliyor, gözünden çıkan ateşle solucanlar deliklerinden çıkamıyordu. Öyle bir ihtişamı vardı ki koltuk altından çıkan bayıltıcı kokunun menzili 50 metreden 20 metreye düşmüştü. Türker ise okulun arkasında ceketini koluna almış tek başına jiyanın çıkmasını bekliyordu. Sonunda Jiyan ve gurubu köşeyi dönünce konuşmak için Türker’in yanına giderlerken Türker hiçbir söz etmeden jiyanın yanındaki arkadaşının burnunu kırıverdi. Tam ikinci kişiye yumruk atacaktı ki, bir baktı ortada ne ikinci, ne üçüncü, ne beşinci, ne de onuncu var. Hepsi yağız bir ata binen şövalye misali olay yerinden uzaklaşıyorlardı. Türker elinde tuttuğu burnu kırık çocuğun yakasını bıraktı. Ve çocuk yere yığıldı. ( Buradan da anlaşılabileceği gibi jiyan, bırakın başkasının davasını, kendi davasını bile satacak kadar ezik karakterli birisi. En önde kaçarken arkasından arkadaşlarının gelip gelmediğine bile bakmadan arkadaşlarını satıp olay yerinden uzaklaşmıştır. Bu da dağdaki k.rdistan davasını zora düştüğünde satacağı manasını taşımaktadır.)
Jiyan fakir ama onursuz bir ailenin çocuğuydu. Babası hırsızlıkla evini geçindirir, annesi de komşu erkeklere babası evde yokken çay yapardı. Ya da jiyana öyle söylüyorlardı. Bu çocukların hiç biri birbirine benzemezdi. Mesela jiyan, aynı iki yan binadaki Ali’ye benziyordu. Jiyan zaten evdeki 20 kardeşin arasında fark edilmezdi bile. Yemek sırası geldiğinde jiyan hep aç kalırdı. En çok yemeği ise alt komşuları olan Musa’ya benzeyen kardeşi yerdi. Jiyan sofradan hep aç kalkardı. ( Buradan anlaşılacağı üzere jiyan babası belli olmayan bir çocuk. Yani piç! Ama jiyanın, babası hırsızlıktan evi geçindirdiği için ve küçüklüğünden beri evin içinde it sürüsü gibi yaşadıkları için, az ve haram lokma yemeye alışkın bir bünyesi var. Bu durum jiyanın karakterini belirleyen en önemli noktalardan birisi. Ve kesinlikle çok önemli! )
Jiyan bu durumu yani sofradan aç kalkmayı onuruna yediremediği için 20 yaşına geldiğinde dağa çıkmaya karar verdi. Dağda aç kalmayacağını düşünüyordu. Dağa çıkmanın en güzel yanı da, kız kardeşlerini gözetlemek yerine dağdaki kız dava arkadaşlarını gözetleyecekti. Aslında jiyan kız kardeşini gözetlemekten rahatsızlık duymuyordu, onu rahatsız eden şey sürekli aynı kızı gözetliyor olmasıydı. Başka kızların hayaliyle yanıp tutuşur bir halde jiyan dağa çıktı. Ailesi jiyanın yokluğunu bir ay sonra fark ettiğinde artık çok geçti. O artık kendi deyimiyle gerilla olmuştu. Daha ne olsun, 80 yıl önce dağda maymunlarla çiftleşen atalarının düz ovaya indikten sonra, insanlık öğrendiği 10 bin yıllık tarihe sahip olan Türklere karşı savaşıyordu. Bunun övgüsü bile bütün duygulardan üstündü…
Evet kandaşlar Jiyan’ın, yani K.rtlerin düşünsel ve sosyal olarak tahlilini bu şekilde yapabiliriz. K.rtler’in dağa çıkış amaçlarını, dağdan beklentilerini ve dağdaki sonuçları bir araya topladığımızda K.rtlere yönelik yapılacak bir psikolojik harekâttan sonuç elde etmemek mümkün değil. Yukarıdaki tahlilden de anlaşılacağı üzere k.rtlerin dağdan beklentisi, karnını doyurmak, en büyük düşman olarak gördüğü Türklere karşı egolarını tatmin etmek, yeni kızlarla (kızlar da erkeklerle tanışmak için çıkarlar) tanışmak ve ezikliklerinin üzerini örtmek. Şu durumda Dağdan en büyük beklentileri olan karnını doyurma olayının çözümü nedir? PKK’ya silah ve yiyecek yardımı sağlayan tüm ülkeler ve sivil toplum örgütleriyle bağlantılar kurularak, tatlı dille ya da cebir ve şiddet kullanarak ikna yoluna gidilmeli. İkinci çıkış sebepleri olan Türklere karşı savaşma egolarını tatmin etmekse bu sorunun çözümü de çok basit. Sadece, tamamen profesyonelleştirilmiş özel askeri birlikler o bölgede operasyonlara katılacaklar ve muhteşem savaş sanatlarını icra edecekler. Böylelikle k.rtler Türklere karşı hiçbir zaman üstünlük elde edemeyecek, girilen çatışmalarda her zaman kaybeden taraf olmaya mahkûm edilerek psikolojikmen çöküntüye uğratılacaktır. Üçüncü tetikleyici olarak sayılabilecek kız meselesi ise ölüm tehlikesi ile yüz yüze kalındığında unutulacaktır. Unutulmamalıdır ki bir k.rtün canı ona göre her şeyden değerlidir, namustan bile! Son sebep olarak da eziklikten madem korkuyorlar. O halde büyük yaptırımlar getirerek ve bunları azınlık yasalarıyla destekleyerek, K.rtlerin Türkiye’de rahat edemeyeceği ve Kuzey Irak’a gitmeleri gerektiği fikrini onların beyinlerine yerleştirdikten sonra gitmeleri için tüm yardımlar yapılmalıdır. Bu ve bunun ayrıntılarla desteklenmiş şeklindeki uygulamalar gerçekleştirildiğinde, Türker’den, arkasına bakmadan kaçan Jiyan gibi kaçacaktır bu it soylular. Ancak, ilk paragrafta bahsettiğim üzere zorlu şartlar altında yetiştikleri için biraz zaman alması doğaldır. Zira zoru başarırız, imkânsız biraz zaman alır…
|