KHAZAR Manash
Khazar Manash
Atsızcı

Cinsiyet: 
ileti Sayısı: 4.195
Türk var oldukça,Türkçülük ateşi de yanar durur.
|
 |
« Yanıtla #2 : 26 Mayıs 2015, 22:57:42 » |
|
Kimek, Kıpçak ve Kumanların Yerleşim Alanları
VIII. yüzyılın ortalarına kadar Kimek, Kıpçak ve Kumanlar Altay bozkırları, Altay dağları ve İrtiş bölgesinde otururlardı. Kimeklerin güneyde İrtiş'le güney Altay ve Tarbagatay bölgelerinde yaşayan Karluklarla, doğuda ise Kırgızlarla komşu idiler. VIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Kimekler güney istikamette ilerleyerek Karluk topraklarında yayılmaya başlamıştır. IX. yüzyılın başlarında bazı Kimek grupları güney-doğu Yedisu bölgesine geçerek Tokuz-oguzlarla komşu olmuşlardır. Onlar arasındaki sınır bölgesini Cungar sıradağları oluşturmakta idi. Cungar sıradağlarının güneyinde ise Tokuz-oguzların devleti bulunuyordu.
VIII. yüzyılın ikinci yarısında Kimeklerin güneye doğru kayması ile Kıpçakların İrtiş'ten batıya yönelen göçü gerçekleşmiştir. İdrisi'nin eseri ve diğer bazımalzemeden Kıpçak gruplarının İrtiş ile Tobul nehirleri arasındaki bölgede yaşamakta olduğu sonucuna varılabilir. VIII-IX. yüzyıllarda Kıpçakların batı sınırı Peçeneklerin kuzey cephesine kadar uzanırdı. Bilindiği gibi Peçenekler VIII-IX. yüzyıllın ilk yarısında Aral havzası ve Sır Derya bozkırlarında yaşamakta idiler.
Buna göre Yayık'ın güney doğu kısmı ile Aral bozkırının kuzey bölgesi Kıpçaklarla Peçenekler arasındaki tabii bir sınırı oluşturmaktadır. IX. yüzyılın başlarında Kimek kavimi Sır Derya'nın orta sahasına gelmiştir. IX. yüzyıllın ortalarında Peçenekler Oğuz, Kimek ve Kıpçak birliği tarafından yenilmiştir. Bunun sonucunda Oğuzlar Peçeneklerin Sır Derya'dan Aral bölgesine kadarki topraklarını eline geçirmiştir. Peçenek birliğine dahil olan kavimler bu olaylar sonrası Yayık ve İtil arasındaki meralara yerleşmiştir. Fakat IX. yüzyılın sonunda Oğuzlar Hazarlarla beraber Peçenekleri yenerek, bu sefer Yayık ile İtil arasındaki topraklarını ele geçirmiştir. Peçeneklerin büyük bir kısmı güney doğu Avrupa'ya göç etmek zorunda kalırken, diğer kısmı da Oğuz, Kimek-Kıpçak birliğine dahil olmuşlardır. İdrisi'nin vermekte olduğu Kumanların yerleşimi hakkındaki bilgileri bu döneme (IX. yüzyıllın sonu X. yüzyılın başı) aittir. İdrisi'nin haritasında Surat ül-ard'da Hazar (bahar ül-Hazar) ve Aral'ın (Buhayrat ül-Havarizm) denizinden kuzeyine doğru Askasiya dağları yer almaktadır. Onlar meridyen yönünü ile kuzeyden güneye, birazcık doğu istikameti doğrultusunda yerleştirilmektedir. Bu dağlardan birkaç nehirler akmakta idi. Bunların arasında topografik bölgelerin incelenmesi bakımından önem taşıyan İtil'de Hazar denizine dökülüyordu.
Tasvir ediliş şekline bakılırsa bu dağın (Askasiya) Ural dağı olabileceği ortaya çıkar. Arap coğrafyacıları İbn Said ile Ebu'l-Fida Askasiya dağının ön kısmında güneye doğru Kumanların yaşadıklarına işaret ederler. Haritada Askasiya'nın doğusunda Tağur dağlarına yer verilmektedir. Bu bölgede Kumanların baş şehri Kumaniye ve Kuman hükümdarı bulunmakta idi. Togura, günümüzdeki Mugacar dağları olmalıdır. Ortaçağ kaynaklarında geçen bilgilere dayanarak Mugacar havzasında Kumanların kalabalık olduğunu söyleyebiliriz. Aynı kaynaklardan Kumanların kuzey Aral bozkırları ile güney Ural dağları arasındaki geniş bölgede yaşadığını öğreniyoruz. Kumanların güneyinde (İdrisi'ye göre) Oğuzlar ve Kimekler, batısında Peçenekler, kuzey-batısında Bulgarlar, kuzey-doğusunda da Kıpçaklar bulunmakta idiler. Metin ve katalog incelemeleri Ortaçağ müelliflerinin Kumanlar hakkında vermekte olduğu bilgilerin IX-X. yüzyıllara ait olduğunu ortaya koymaktadır. Kumanlar Kimek-Kıpçak birliğinin batı cephesini oluşturmakta idi.
X. yüzyılın başlarında Kimekler, Kıpçaklar ve Oğuzlarla beraber Yayık bölgesinde, Aral ve Hazar denizi civarında göç ediyorlardı. Bu kavimlerin yaşadıkları bölge ortaçağ Arap coğrafyacılarının haritalarında da belirtilmiştir. Mesela, İstahri'nin Dünya haritasında Kimekler Aral denizinin kuzey ve kuzey batı bölgelerinde yer almaktadır.
Yayık'ın güney sınırı içerisinde Kimekler Başkurt kavimleriyle hemhuduttur. Arap seyyahı İbn Fadlan (X.yy.) Başkurtların bu bölgede yaşadıkları ve onların Bagnad nehri (eski adı Yavındı olmalı) civarında da bulunduğu hakkında bilgi vermektedir. Kıpçaklarla Başkurtlar arasındaki sıkı temas zamanla iki kavim arasındaki kültür ve dil yakınlığını doğurmuştur. Efsane ve hikayelere bakılırsa batı Başkurt kavmi Moğol istilasından çok önce Kıpçaklardan ayrılmış ve Aral bölgesine yerleşmiştir.
Kimek ve Oğuz kavimlerinin kışlak ve yaylaları tarihçi Mesudi'nin (X. yy.) işaret ettiğine göre Embia ve Yayık nehri arasındaki bölgede idi. Kimek gruplarının Embia ve Yayık bölgesine göç etmesi hakkında Mesudi bilgi vermektedir. Hazar denizine dökülen Ak ve Kara İrtiş hakkında Mesudi: "Bu iki nehir kenarları arası on günlük yoldur. Bu bölgede Kimek ve Kıpçakların göçebe kavimleri yaşamaktadır" der. Bu nehirler Yayık ve Emba olmalıdır. Bu güne dek Ak ve Kara İrtiş isimlerinin ortaya çıkışı kafi şekilde cevaplanmamıştır. Bu iki nehrin esas İrtiş'ten uzakta olmaları da soruya gizemlik katmaktadır. Bize göre yukarıdaki bilgiler erken ortaçağa ait coğrafi bilginin toplumların hafızasında muhafaza olması hakkındaki önemli kuralları açıklıyor. Bu yüzden toplumun hatırında vatanı simgeleyen kutsal yerler kalırdı. Başka yere göç eden topluluklar, kutsal saydıkları dağ, nehir, göl isimlerini beraberlerinde götürürdü. Bu konuda Gerdizi'nin dediklerini hatırlayalım "İrtiş nehri Kimeklerin tanrısıdır (onlar için kutsaldır)". Kimekler Yayık ile Emba'ya eski mekanlarındaki İrtiş dolayı Ak ve Kara İrtiş ismini vermiş olmalıdırlar.
Kimeklerin Yayık'a doğru göç ettiklerini Hudud ül-Alam'ın anonim müellifi de doğrulamaktadır. Bu kaynağa göre Artuş nehri Kimeklerle Oğuzların yurdundan geçmektedir. Artuş Minorski'nin fikrine göre Yayık nehridir. X. yüzyıl anonim eserlerinden Müslüman dünyasından uzak bölgelerin yer-su adlarının anlaşılmaz ve hatalı olarak yazıldığı görülmektedir. Kimeklerle Kıpçaklarla Oğuzlar arasındaki sıkı bağ ve etnokültürel ilişkiler, etnik ve sosyal oluşmalarda, maddi ve manevi hayata kendi damgasını vurmuştur. Fars kökenli kaynakların bilgilerine göre, bazı Kimek grupları gelenekleri bakımından Oğuzlara benziyorlardı.
Anonim Arap coğrafyacısının yaptığı Yuvarlak Dünya haritasına dayanarak, Kimeklerin batı hudutları hakkında kesin fikir sahibi olabiliriz: bu bölge Hazar denizi bozkırının kuzey-doğu kısmı, Yayık ve Emba nehirleri, Aral denizinin kuzeyinden güney Yayık'a kadarki bölgeyi kapsamaktadır. Harita Kimeklerin X. yüzyılda yaşadığı bölgeyi gösteriyor. Bu döneme ait önemli bilgiler Hudud ül-Alam'ın Kimekler hakkındaki kısmında bulunmaktadır. Burada Kimeklerin üçlü-bölgesel birliğinden bahsedilmektedir. Birincisi, "Andak al-hifçak"-batıda Kimek topraklarına komşu bazı Kıpçak gruplarının yerleştiği bölgedir. Bu Kıpçak grupları gelenekleri açısından Oğuzlara benziyorlardı. Andak al-hifçak bölgesi herhalde Merkezi Kazakistan'ın kuzey-batı ve batı kısmını, Aral bozkırı civarını ve Oğuz kavimleri ile en yakın sınır bölgesini oluşturan toprakları kapsamaktadır. Kıpçaklarla Oğuzlar arasında yüzyıllar boyunca oluşan sıkı münasebet onların dili, kültürü ve yaşam tarzına damgasını vurmuştur. Mahmud Kaşgari'nin dediğine göre Kıpçak dili lehçesi Oğuz lehçesindeki aynı ses özelliklerine sahiptir. Kıpçaklarla Oğuzlar arasındaki etnik kültürel ilişkiler eski Kazak hikayesine de konu olmuştur. Kimeklerin diğer bölgesi "İagsun-iasu" İtil ve Yayık nehirleri arasındaki yerleşik bölgedir. Buranın hava durumu başka yerlere nazaran daha yumuşak ve iyidir. Batıya doğru hareketlerinde Kimek kavimleri yeni topraklara kendilerinin taptıkları yer su adlarını da götürmüştür. Kırkırhan-Kimeklerin üçüncü bölgesi ve bu bölgede yaşayanların örf adetleri biraz da Kırgızlarınkine benzemektedir. Her halde bu bölge diğer Türk kavimlerine nazaran Kırgız gruplarına yakın olmalıdır. Bu tarihçi ve coğrafyacıların bu gibi akıla yatkın incelemeleri ve diğer yazılı kaynakların vermekte olduğu bilgiler Kırkırhan bölgesinin Tarbağatay'dan Kalbin sıradağları ve Cengiz sıradağlarına kadarki toprakları ihtiva ettiğini göstermektedir.
Kimek kavminin bazı grupları Hazar'ın kıyılarına kadar ulaşmıştır. Hemen-hemen her bir şehrin, nehrin veya çölün bu tarihi süreç içerisinde birkaç ismi mevcuttur. Bu isimler genel topoğrafik kurallar esasında oluşmakta idi: deniz adı onun yakınlarında oluşan ülke adıyla, onun civarındaki şehirler ona dökülen nehir adıyla ve nehirlerde onun kenarında, sahilinde yaşayan halk adıyla anılırdı. Kimeklerin Hazar denizi bölgesine girmeleri ile Hazar denizinin kısa bir süre için olsa da Kimek denizi olarak anıldığı Şahnameden anlaşılmaktadır.
X. yüzyılın ikinci yarısında Kimek ve Kıpçak kavimlerinin bazı grupları Müslüman bölgesi Türkistan'a yakın sınır bölgelerine gelmiştir. Savran şehri Makdisi'nin (X.yy.) dediklerine göre Kimek ve Oğuzların sınır kalesi idi. Müellif aynı zaman da daha büyük şehir olan Şaglcan'ı Kimeklere karşı savunma kalesi olarak göstermektedir. Bu şehir Türkistan'dan kuzeye 26 km. uzaklıkta bulunmaktadır. Güney'de Balkaş gölü Kimeklerle Karluklar arasındaki Yedisu bölgesindeki doğal sınırı oluşturmakta idi.
Kimeklerin İktisadi Hayatı
Hayvancılık: Kimeklerin iktisadi hayatının esasını hayvancılık oluşturmaktadır. Göçebeler mevsimlere göre devamlı olarak otlak yerlerini değiştirmektedir. Göç yolu yerin özelliklerine göre nehir kenarlarından, dağ geçitleri, zengin otlak ve suyu bol yerlerden seçilerek tercih edilirdi. Otlakların seçilmesi o bölgenin mevsime göre otlu olup olmamasına bağlıdır. Düzenli göç istikametleri önemli siyasi veya ekonomik durumlar engel olmadıkça değiştirilmiyordu.
Bazı Kimek gruplarının kışlığı Yayık ve Emba nehirleri arasındaki bölgede, yaylası ise İrtiş havzasında geçerdi. Ortaçağ müellifleri Kimeklerin koyun, at, inek, öküz ve deve yetiştirdiklerini yazmaktadır.
Onların hayvancılığında koyun yetiştirmek büyük önem taşımaktadır. Koyun yağı güncel mutfak hayatında sıvı yağ yerine kullanılmaktadır. Hayvancılıkta önemli yeri olan diğer hayvan attır. Atların süratlı oluşu ve dayanıklılığı sayesinde uzakta bulunan otlakları keşfedebiliyorlardı. Atlar savaşta ve avcılıkta da kullanılmakta idi. Cahiz'in dediği gibi "Türkler atın sırtında, yerde yürümekten daha çok zaman geçiriyorlardı". İbn Fadlan ile Gerdizi de X. yüzyılda Kimeklerde kalabalık at sürülerinin bulunduğunu yazmaktadır. Türk atları yerli hava şartlarına alışık olması sayesinde yaylalarda sene sürecince kalarak bol süt ve et temin etmekte idi. Göçebe Türk kavimleri et olarak atın ve koyun etini tercih ederlerdi. Kısrak sütünden "kımız" dedikleri içeceği hazırlarlardı.
Kimekler iki çeşit at yetiştirmekte idiler. Biri büyük kafalı, kilolu ve kısa boyunlu, diğeri de binilen at, kafası çok büyük olmayan ve ayakları ince yapılı atlar. Tamim İbn Bahr Kimek hükümdarının ve ordusunun atları küçük tırnaklı olduklarına dikkat çekerken, herhalde (süratle koşan) tulparları kast etmiş olmalıdır.
Bazı kaynaklarda Kimeklerin inek ve öküz yetiştirdikleri hakkında da bilgi bulunmaktadır. Büyük baş hayvanların daha çok yarı göçebe kavimler tarafından yetiştirdiğini düşünmek doğru olur, ama öküzlerin göçebe kavimler tarafından da taşıma işleri için kullanıldığını biliyoruz.
Aynı zamanda keçiler de yetiştirilmekte idi, fakat bunların Kimeklerin iktisadi hayatında pek önemli yeri yoktur. Bunların eti ve sütü yemekte kullanılıyor, yününden sıcak giysiler, keçe ve halı yapılıyordu. Hayvancılık ürünleri sadece iç ihtiyaçları temin etmek için kullanılmıyor aynı zamanda ziraatla uğraşan komşulara da satılıyordu.
Avcılık Sanatı
Kimekler arasında var olduğunu bildiğimiz diğer bir iktisadi kaynak avcılıktır. IX. yüzyılda Yakubi göçebe Türklerin daha çok av etleri ile beslendiklerini yazmaktadır. Türklerin ilginç avcılık usulleri Cahiz'in eserinde bulunmaktadır. Onun ifadesine göre onlar avlanmayı severler ve hatta düşmanından kaçış sırasında bile hayvan avlarlar. Onlar at sırtında ava çıkarlar ve ceylan ile geyik takip sırasına çok dayanıklılar". Ava ayrı-ayrı çıktıkları gibi, grup halinde de çıkarlardı.
Avcılığın faydası sadece iktisadi yönden değil savaş taktiklerinin öğrenilmesinde de büyük önemi vardır.
Kimekler arasında kürklü hayvanlar: tilki, ağaç sansarı (zerdeva), kunduz, samur ve büyük yırtıcı hayvanlar: kaplan ve parsların avcılarına da rastlanırdı. İrtiş bölgesinden bulunan tunç plakede süngüsü ile kaplanı öldürmekte olan at sırtındaki bir Kimek avcısının resmi çizilmiştir. Kürk meselesi bu kavimleri bazen başka yerlere sürüklemeye neden olmuştur.
Bazı Kimek grupları, bunlar daha çok orta gelirli aileler, İrtiş ve diğer nehirlerde balıkçılıkla uğraşırlardı. Divan-ı Lugat it-Türk ve diğer Arapça-Kıpçakça sözlüklerde Kimek-Kıpçak balıkçılık terimleri ve balık avcılığında kullanılan aletlerin adları verilmektedir: "argak"-çengel; "ag"-örgüağ; "ucaan"-küçük sandal; "kemi (karab)" büyük kayık, gemi. Kaynaklarda geçen bilgiler İrtiş bölgesinden bulunan arkeolojik buluntularla da doğrulanmaktadır. VIII-IX. yüzyıllara ait mezarlıklardan balık resmi heykel bulunmuştur.
Yerleşik ve Yarı Göçebe Kimek Grupları
Kimeklerin arasında göçebe ve yarı göçebe gruplar bulunmakta idi. Türk kavimlerini tasvir eden İdrisî: "göçebe insanlar toprak işliyorlar, ekiyor ve biçiyorlar." Kimekler'in yerleşik grupları Arap ve Fars müellifleri tarafından eserlere konu edilmiştir. Tamim bin Bahr, Kimek Hakanını gördüğünü, onun konağı yakınlarında yerleşik bölgenin ve işlenmiş toprakların olduğunu yazmaktadır. Hudud ül-Alam'ın Kimekler hakkındaki kısmında Kimek ülkesi ile şehirlerinden, Hakan'ın yazlık konağı olan İmekiye (bazı kaynaklarda Kimekya) ve Cubin mekanı hakkında bahsedilmektedir. Göçebe hayat tarzına uygun taşınabilen evlerin aksine Kimeklerde toprak damların (zeminlik) mevcudiyeti hakkında İshak ibn ül-Huseyn ve Mervazî haber vermektedir.
Kimerklerin şehir hayatı konusunda İdrisî'de kısa bir bilgi bulunmaktadır. Kimek prensi Canah ibn Hakan al-Kimekî'nin eserini kaynak olarak alan İdrisî, Kimeklerin nehir, göl sahilleri, ulaşımı zor dağ bölgelerinde ve yer altı zenginlikleri bulunan bölgelerde kurulan 16 şehrinden bahsetmektedir.
Onların büyük bir kısmı ticaret yolları yakınlarında kurulmuştur. Kimek şehirleri sıkı korunmakta idi. Kaynaklarda civarı su ile doldurulmuş hendeklerle çevirili dağ tepelerindeki kalelerden bahsedilmektedir. Merkezi Kazakistan'da duvarları tuğla ile yapılmış, iç kısmı çimli ot ve hasırla örülmüş evler bulunmuştur. Bu bölgede çok sayıda şehir yerleri ve sulama sistemleri bulunmuştur.
Yarı göçebe ve yerleşik hayat süren Kimek grupları ziraatla uğraşırlardı. Darı ziraat ürünlerinin en önemlisiydi. Ebu Dulafa eserlerinde Kimeklerin yemeklerinde fasulye (bakliye) ve arpa kullandıklarını yazmaktadır. İdrisî de Kimeklerin buğday, arpa ektikleri ve biçtikleri bölgelerden ve hatta yetiştirilmesi zor olan pirinç gibi bol su talep eden hububat çeşitlerini bile yetiştirdikleri hakkında yazmaktadır.
Kimek-Kıpçak kavimlerinin kullandıkları terimler ve sözlüklere geçen kelimeler bu kültürün onların hayatında ne kadar etkili olduğunun göstergesidir. Bu kelimelerin hepsi Türkçedir: ekin-ekin; bugday-buğday; taru-darı; arpa-arpa; tutargan-pirinç; mercamek-mercimek; irdan-harman gibi. Kimekler ziraat ürünlerini kendilerine yetecek kadar miktarda yetiştirmişlerdir. Onların ziraat ürünlerini komşularına sattığı veya tekas ettikleri konusunda kaynaklarda her hangi bir bilgi yoktur. Gördüğümüz gibi Kimeklerde değişik iktisadî kültürel yaşam tarzları mevcuttu. Onların arasında göçebe veya yarı göçebe hayvancılıkla, yerleşik gruplarda ziraat veya balıkçılık, avcılıkla uğraşan gruplar mevcuttu.
Kimek şehirleri Kazakistan ve Orta Asya'daki Türk yurtlarının iktisadî-kültürel sentezi esasında ekonomik ve siyasi merkez olarak kuruldular ve yükseldiler.
Ev Ekonomisi
Kimekler ev işlerinde daha çok hayvan ürünleri ve ham maddelerinin işlenmesi ile meşgul olurlardı. Deriden çeşitli ayakkabılar, bulaşık eşyaları, ok kılıfları, yaylar, eyer, çuvallar yapardı. Keçelerle elbiseler ve evlerini örten kilemler yaparlardı. Yakubî Türklerin keçe yapmakta usta halk olduğunu ve bu yüzden giysilerinin de keçeden yapıldığını belirtmektedir. Giysiler için yabani hayvanların derileri ve kürkleri de kullanılırdı. Sıradan insanlar çoğunlukta kendi silahlarını ve ev eşyalarını kendileri yapardı. Bu konuda Cahiz'ın verdikleri bilgiler dikkate değerdir: "Türkler tüm sanat işlerini başkalardan yardım ve akıl sormadan kendileri yaparlar. Onlar (Türkler) silah, ok, eyer, ok kılıfların vs. yaparlar.
Günlük işlerinde ağaçtan yapılan eşyalar da yaygındır. Mesela, eyer, ev eşyaları, sandal ve keçe evin ağaç kısımları ve hatta kayaklar da yapılırdı. Kimeklere ait bölgelerde çömlek ocakları bulunmuştur. Bununla beraber bu bölgelerde demir, gümüş, altın, bakır ve değerli taşlar da üretiliyordu. İdrisî demirden Kimeklerin çok güzel eşyalar yaptıklarını yazmaktadır. Altın ile gümüşten süs eşyaları yapılırdı. İdrisî Kimek Hakan'ının altın işlemeli elbiseler ve altın taç giydiğini yazmaktadır. Altın üretimi ve işlemini anlatan müellif, "Kimeklerin geleneklerine göre altını su ile yıkarlar sonra altın tanelerin civa ile karıştırarak onu inek gübresinde (tezek) eritirdi. Böylece altın elde edilirdi" der.
Kimeklerde zanaatın olduğu arkeoloji buluntularla da doğrulanmaktadır. Kimeklere ait surlarda ve yerleşim mekanlarında yapılan kazı sonucunda demir eşyalar, altın, gümüş ve tunçtan yapılmış süs eşyaları, deri kalıntıları, ağaç bulaşıklar, silahlar ve değişik çömlek eşyaları bulunmuştur. Bu eşyaların çoğunun yerli zanaat hanelerde yapılmış olması dikkate değerdir.
Zanaat ustalarının yavaş çoğalması ev işleri ile sanatın iktisadi hayatın belli bir ölçüde önemli kısmı oluştursa bile henüz zanaatın tek başına iktisadi hayat türü olarak gelişmediğini göstermektedir.
Prof. Dr. Bolat Kumekov
Bartol'd V. V. Kimaki. Soçineniya, t.5. Moskva, 1968;
Minorsky V. Hudud al-Alam. The Region of the World. London, 1937 (Gms,XI);
Kumekov B. E. Gosudarstvo kimakov IKH-XIvv. po arabskim istoçnikam. Alma-Ata, 1972; Golden P.B. Introduction to the History the Turkic Peoples. Wiesbaden, 1992;
Klyaştornıy S. G., Savinov D. G. Stepnıe imperii Evrazii. Sankt-Peterburg, 1994.
|