KHAZAR Manash
Khazar Manash
Atsızcı

Cinsiyet: 
ileti Sayısı: 4.195
Türk var oldukça,Türkçülük ateşi de yanar durur.
|
 |
« Yanıtla #10 : 05 Nisan 2015, 14:50:10 » |
|
Halife Müsterşid-Mahmûd İttifâkı ve Sultan Sencer
Hille ve çevresi hükümdarı Dübeys b. Sadaka (1108-1135), Abbasî Halifesi Müsterşid (11181135) ile anlaşmazlığa düşmüş ve Mahmûd'un kardeşi Tuğrul ile birleşerek Irak'ta yeni bir Selçuklu Devleti kurmak istemişti. Bu iki müttefik başarılı olamayınca, Sultan Sencer'e sığınmışlar, fakat ondan umduklarını bulamadıkları gibi, Sencer Dübeys'i tevkif ettirmişti.
Diğer taraftan dünyevî haklarını yeniden ele geçirmek isteyen halife, Irak Selçuklu Sultanı Mahmud'la münasebetlerini düzeltmiş, hatta bu ikisi bir ittifak meydana getirerek Sultan Sencer'e karşı savaşmayı kararlaştırmışlardı. Sultan Sencer bu durumu öğrendiği zaman, derhal Mahmud'a bir mektup yazarak bu ittifaktan ayrılmasını istemiş ve bu arzusu yerine getirilmişti. Mahmud, halife ile Selçuklu Devleti arasındaki mevcut hukukî durumu yeniden sağlamak için, Sultan Sencer'in teşviki ile, silâhlı mücadeleye girişti. O halife'yi yenmesine rağmen neticede Bağdad'a halifeliği siyasî hâkimiyetini tanımış görünmektedir (1126). Bu durum Sultan Sencer'i batıdaki işleri düzenlemek için yeni bir sefere mecbur etti ve Rey'e geldi, Mahmûd'u bu şehre davet etti. Mahmûd bu çağrıya derhal uydu. Sultan Sencer, yeğeni ile yaptığı Rey görüşmesinden memnun olarak geri döndü (1128). Ancak bu görüşmede onun Mahmûd'dan halifenin emellerini önleyecek tedbirler almasını istediği anlaşılıyor. Bir müddet sonra da Mahmûd, Halife Müsterşid'i azletmek için harekete geçeceği sırada öldü (10 Eylül 1131).192
Batı'da Yeni Olaylar
Sultan Mahmûd'un ölümü Selçuklu Devleti'nin batı bölgesini karıştırmıştı. Sultan Sencer'in muvaffakati alınmaksızın Irak Selçukluları tahtına Mahmud'un oğlu Davud geçirilmiş, buna amcası Mes'ûd itiraz etmişti. Davûd-Mes'ûd arasındaki taht mücadelesine Selçukşâh da katılmıştı. Abbasî Halifesi ise Bağdada hutbenin okunması için karar vermek yetkisinin Sultan Sencer'e ait olduğunu bildiriyordu. Çok geçmeden Sultan Sencer bu karışık durumu düzeltmek maksadıyla batıya doğru hareket etti ve Rey şehrine geldi. Onun Irak Selçuklu Devleti tahtı için namzedi, yeğeni Tuğrul'du.
Sultan Sencer'in hareketini öğrenen Mes'ûd, Halife Müsterşid ve Selçukşâh aralarında anlaşmayı tercih ettiler. Bu anlaşmaya göre Mes'ûd Sultan, Selçukşâh veliaht olacak, halife de Irak'ı vekili vasıtası ile idare edecekti. Bu durum halifenin yeniden siyasî bir kuvvete sahip olması demekti. Selçukşâh'ın Atabeyi Karaca Sâkî idaresindeki bu müttefik kuvvetler, Mart 1132'de Bağdad'dan Sultan Sencer'e karşı yürüdüler. Onlar Sencer'in batıdaki hâkimiyetine son vermek istiyorlardı. Sultan Sencer de Hemedan'a gelmiş, kendisine karşı olan müttefik ordunun Bağdad'dan harekete geçtiğini haber almıştı. İki taraf orduları Dinever yakınlarında karşılaştı. Karaca Sâkî'nin kahramanca mücadelesine rağmen, savaşı kazanan Sultan Sencer oldu (26 Mayıs 1132). Melik Mes'ûd kaçtı, esir düşen Atabey Karaca Sâkî öldürüldü. Sultan Sencer kendisine silâh çekmiş olmasına rağmen Mes'ûd'u yanına çağırarak iyi davranmış ve eski vilâyeti Azerbaycan'ı ikta etmişti. Sencer, Irak Selçuklu Devleti tahtına Tuğrul'u geçirdikten sonra Horasan'a döndü.193
Tuğrul, sultanlığına ilk itiraz eden yeğeni Davud'u Hemedan civarında yapılan savaşta mağlûp etti (Temmuz/Ağustos 1132). İkinci taht iddiacısı kardeşi Mes'ûd oldu. O, Halife Müsterşid (11181068 1135) ve Davud ile birleşerek sağladığı kuvvetlerle Tuğrul'u yendi ve Irak Selçuklu Devleti'nin başkenti Hemedan'ı ele geçirdi (Mayıs 1133). Tuğrul, Sultan Sencer'in hâkimiyetindeki Rey şehrine çekildi. Bu iki şehzade arasında birkaç kez daha savaş oldu. Neticede Sencer'in desteklediği Tuğrul Kazvin cıvarında Mes'ûd'u bozguna uğratarak (Ramazan 528/Haziran-Temmuz 1134), Hemedan'a girdi ve tahtına kavuştu. Ancak kısa bir süre sonra öldü (24 Ekim 1134).194
Mes'ûd, bu haberi duyunca süratle Hemedan'a giderek Irak Selçukluları tahtına oturdu (Ekim 1134). Sultan Sencer ise Irak Selçuklu Devleti'ne yeni bir müdahalenin faydasızlığını anlamış olacak ki, Mes'ûd'un kendi onayını almadan tahta çıkışını kabul etti. Ancak bu devletin düzen ve tertibinin bozulmasında rol oynayan Borsukoğlu Borsuk, Kızıl ve Barankuş adlarındaki emirlerin öldürülmesi ve başlarının kendisine gönderilmesini emretti. Mes'ûd da bu emri yerine getirmeyerek Sencer'e tâbi olmadığını göstermek istedi.195
Diğer taraftan Halife Müsterşid, Mes'ûd'un sultanlığını tanımayarak bir siyasî kuvvete sahip olduğunu ispatlamaya çalışıyordu. Hatta bu anlaşmazlık sebebiyle Bağdad'da hutbeyi sadece Sultan Sencer adına okuttu. Ayrıca bir ordu meydana gerirerek Mes'ûd'a karşı savaş açtı. İki ordu muhtemelen Hemedan civarındaki Dâymerk denilen mekiinde karşılaştılar. Savaşın başında halifenin ordusundaki Türklerin hemen hepsinin Mes'ûd tarafına geçmesi halife ve devlet erkanının esir düşmesine sebep oldu (24 Haziran 1135). Sultan Sencer'in gönderdiği mektubun tesiriyle Mes'ûd halifeye iyi davrandı, hatta aralarında bir anlaşma dahi yaptılar. Merağa civarında bir ordugahda bulundukları sırada, başta Mes'ûd olmak üzere herkesin Sultan Sencer'in gönderdiği elçiyi karşılamaya çıkmasından yararlanan Bâtınîler, Halife Müsterşid'i öldürdüler (Ağustos 1135). Onun Sultan Sencer'in emri ile öldürüldüğü hakkında rivayetler vardır.196
Müsterşid'in yerine Râşid, halife ilân edildi. Yeni Halife Râşid, Sultan Sencer ve Mes'ûd'un adına hutbeden çıkardığı gibi silahlı mücadeleyi sürdürmekte kararlı idi. Bağdad'da hutbe Davud adına okunmuş ve adı geçen şehzade sultanlığını ilân etmişti. Bu olaylar Mes'ûd'un Bağdad'ı muhasara etmesine sebep oldu. Râşid ise Bağdad'ı terk ederek (14 Ağustos 1136), Musul'a gidiyor, Mes'ûd da ertesi günü şehre girerek Sencer'in talimatı gereğince Muktefî'yi halife ilân ediyordu (18 Ağustos 1136). Hutbe onun adından sonra Sultan Sencer ve Mes'ûd'un adına okundu.197
Sultan Sencer'e tâbi olmak istemeyen Mes'ûd, bu kez Selçuklu emirlerinin idaresi altına girmişti. Mes'ûd bu emirlerden, başka bir emir, Hasbey Belengerî sayesinde kurtulabildi. Devlet idaresi bu kez hemen hemen Hasbey'in eline geçmişti. Mes'ûd, onun işten uzaklaştırılması için Sencer'in verdiği emri de yerine getirmemişti. İşte bu durum Sultan Sencer'in son defa batıya sefer yapmasına sebep oldu. Rey şehrine gelen Sencer, Mes'ûd'u yanına çağırdı. Adı geçen şehirde yapılan görüşmede Sencer Mes'ûd tarafından verilen izâhattan tatmin olarak Horasan'a döndü (1150).198
Sultan Sencer'in Gazne Üzerine Seferi
Gazneliler hükümdarı Behrâmşâh 18 yıl kadar olay çıkarmadan Selçuklulara itaat etmişti. Daha sonra 250. 000 dinar tutarındaki yıllık haracı ödememesi ve halka kötü davranması, Sultan Sencer'i bu hükümdar üzerine bir sefer tertiblemeğe mecbur etti (Ağustos/Eylül 1135). Sonuçta Sencer onu tekrar bağışlayarak yerinde bıraktı ve önce Belh'e (Temmuz 1136), sonra da Horasan'a döndü199.
Sultan Sencer ve Karahanlılar
Sencer'in melikliği zamanında Karahanlı Devleti'ni teşkilâtlandırmıştı. Daha sonra. Batı Karahanlı Hükümdarı Arslan Han Muhammed b. Süleyman ömrünün son yıllarında hastalanarak felç olmuş, bu bakımdan oğlu II. Nasr'ı kendisine ortak kağan yapmıştı. Bir müddet sonra Semerkand'da bu şehrin Alevîlerinin Reisi Eşref b. Muhammed'in teşvikiyle bir isyan çıktı ve Nasr öldürüldü. Arslan Han, bu isyanı bastırabilmek için Sultan Sencer'den yardım isterken, aynı zamanda diğer oğlu II. Ahmed'i ortak hükümdar yapıyordu. Türkistan'dan gelen Ahmed, kendisini karşılamağa çıkan Alevî Reisi Eşref b. Muhammed'i yakalatıp, öldürterek duruma hâkim oldu. Bu nedenle Sultan Sencer'in gelmesi için ortada artık bir sebep kalmamıştı. Arslan Han özür dileyerek durumu kendisine bildirdi.
Ancak Sultan Sencer harekete geçmişti bile, geri dönmedi. Semerkand'ı zapt ederek (Nisan 1130), devlet hazinesine el koydu. Bir kaleye sığınan ve hasta olan Arslan Han, Sencer'in huzuruna sedye ile getirildi ve affedilmesini istedi. Sultan Sencer, onu kızının (Sencer'in eşi) yanına gönderdi. Arslan Han kısa bir müddet sonra öldü ve Merv'de kendi yaptırmış olduğu "medrese"ye gömüldü. Oğlu Ahmed, hiç olmazsa, 1132'ye kadar Sultan Sencer'in hâkimiyetini tanımamış görünüyordu.
Sultan Sencer, Arslan Han'ın yerine önce Merv'de esir bulunan Hasan b. Ali'yi (öl. 11329, daha sonra da Ebu'l-Muzaffer İbrahim b. Süleyman'ı tayin etmişti. İbrahim'in de aynı yılda, yani 1132'de ölümüyle Sultan Sencer yeğeni olan (kızkardeşinin oğlu) II. Mahmud b. Muhammed'i büyük kagan yaptı. Bu hükümdar tamamiyle Sultan Sencer'e bağlı idi.200
Katvan Savaşı Öncesi Sultan Sencer ve Harezmşâh Atsız Münasebeti
Sencer daha melikliği sırasında Harezm bölgesine hâkim olmuş (1098) ve Berkyaruk tarafından oraya "Harezmşâh" tâyin edilmiş olan Kutbeddîn Muhammed b. Anuştegin'i yerinde bırakmıştı. Kutbeddîn Muhammed bütün valiliği süresince Sencer'e bağlı kalmış, yıllık vergi ve hediyeleri bir yıl kendisi, ertesi yıl da oğlu Atsız sultanın huzuruna götürmüştü. Onun 1128 yılında ölümüyle oğlu Atsız, Sultan Sencer'in menşûru ile Harezmşâh oldu. Atsız daha sonra sultandan izin alarak Harezm'e dönmüş (1 135), Cend ve Mangışlak gibi askerî bakımdan önemli yerleri ele geçirerek nüfuz ve kudretini arttırmıştı. Onun izin almadan giriştiği bu hareket, bölgeyi kâfirlere karşı savunan Müslümanları öldürmesi, ayrıca bağımsızlık kazanmak temayülünde olduğunu göstermesi, Sultan Sencer'i kızdırmıştı. Muhtemelen Merv'den hareket ederek Harezm üzerine yürüdü (Eylül-Ekim 1138).201 Atsız ise kuvvetlerini Hezâresb Kalesi'ne202 yakın bir yerde toplarken, Selçuklu ordusunun hareket kâbiliyetini zorlaştırmak için, civardaki su bendlerini açarak etrafı bataklığa çevirdi. Ancak bu bir fayda sağlamadı, 16 Kasım 1138 tarihinde iki taraf arasında vuku bulan çarpışmadan Sultan Sencer kazançlı çıktı. Atsız savaş alanından kaçarken, ölü ve esir 10.000'ne yakın kayıp veriyordu. Esirler arasında bulunan oğlu Atlığ, Sencer'in emriyle derhal öldürüldü. Sencer Harezm'i istilâ ettikten ve idaresini kendi kardeşinin oğlu Melik Gıyaseddîn Süleymanşâh b. Muhammed Tapar'a verdikten sonra, 1139 Şubatı'nda Merv'e döndü. Atsız çok geçmeden 5-6 ay içinde taarruza geçerek Süleymanşâh'ı mağlûp etmiş ve Harezm'e tekrar hâkim olmuştur. O, 25 Mayıs 1141'de büyük bir yeminle (Sevgend-nâme) Sultan Sencer'e itaatini arz etti.203
Katvan Savaşı
Çin'de hüküm süren Kitanların bir kolu buradaki hâkimiyetlerini kaybedince batıya doğru çekilmiş ve Türkistan'da Karahıtay204 ismi altında bir imparatorluk kurmuşlardı. Bu devletin Kaşgar mıntıkasını ele geçirmek teşebbüsü 1128 yılında Karahanlı Hükümdarı Arslan Han Muhammed b. Süleyman tarafından önlenmişti. Bir müddet sonra Sencer tarafından Karahanlı hükümdarı tayin edilen II. Mahmud ile Karahıtaylar ilk kez Hocend cıvarında savaştılar (Ramazan 531/Mayıs-Haziran 1137). Bu savaşı kaybeden Mahmûd Semerkand'a kaçtı. Karahanlıların mağlûbiyeti, Karahıtayların istilâsını bekleyen Maveraünnehir halkı arasında büyük bir korku yarattı.205
Bir müddet sonra II. Mahmud ile idâresi altındaki Türk kabilelerinden Karluklar arasında anlaşmazlık çıktı. Mahmud, Sultan Sencer'den yardım isterken, Karluklar da Balasagun'da bulunan Karahıtaylardan Gür-Han (Kur-Han)'a başvuruyorlardı. Sultan Sencer bu yardım isteği üzerine 100.000 kişilik büyük bir ordu ile harekete geçti. Selçuklu ordusu ile yine 100.000 kişilik Karahıtay kuvvetleri Semerkand civarındaki Katvan veya Katavan sahrasında karşılaştılar (9 Eylül 1141). Sultan Sencer hayatının ilk yenilgisini burada aldı, ordusu tamamiyle dağıldı, eşi Terken Hatun esir düştü. Ordunun kaybı ise 30.000 kişi civarında idi. Sultan Sencer beraberinde Mahmûd ve ancak onbeş kişi olduğu hâlde Tırmiz'e kaçtı. Daha sonra eşi Terken Hâtûn 500.000 dinar diyet verilerek kurtarıldı. Karahıtaylar bütün Maveraünnehir'i istilâ ettiler. Bu mağlubiyet Selçuklu Devleti ve İslâm dünyası için ağır bir darbe oldu. Sultan Sencer Ceyhun nehri ötesinde kalan arazisini kaybetti. Türkistan ilk defa putperest bir kavmin hâkimiyeti altına girdi.206
Katvan Savaşı Sonrası Harezm Seferleri
Diğer taraftan Sencer'in mağlubiyet haberini öğrenen Harezmşâh Atsız, Selçuklulara ait yerleri zapt etmek için süratle harekete geçmişti. Onun ilk hedefi Horasan ve ele geçirdiği ilk şehir Serahs'tır (Ekim 1141). Atsız daha sonra Sencer'in başkenti Merv'e yürüdü ve halkın mukavemetini kırarak şehre hâkim oldu (20 Ekim 1141). Sultan Sencer'in hazinelerini, birçok din adamı ve âlimi de Harezm'e götürdü. Ertesi yıl Atsız, Nişâbûr üzerine yürüdü ve şehir halkına mukavemet göstermeden hâkimiyetini kabul etmeleri için bir beyannâme gönderdi. Nişâbur halkı ona itaati kabul ettiler.
Sultan Sencer Katvan'daki ağır yenilgiye rağmen bir yıl içinde tekrar kuvvetlerini toplamağa muvaffak olmuştu. Atsız'ın bu genişleme siyasetini önlemek için tek çare Harezm üzerine bir sefer tertiplemekti. Sultan Sencer Nişabur'u ele geçirdikten sonra ikinci kez Harezm seferine çıktı ve bu bölgenin merkezi Gürgânç'a kadar ilerleyerek bu şehri kuşattı (1143-44). Bir meydan savaşı vermeye cesaret edemeyen Atsız bu şehre kapanmış, fakat Selçuklu askerlerinin muhasara sonunda Gürgânç'ı alabileceklerini anlayınca da Sultan Sencer'den af dilemek yolunu seçmişti. Sultan Sencer onun bu ricasını kabul etti. Ancak varılan anlaşmaya göre, Atsız, Merv şehrinde ele geçirdiği Selçuklu hazinesini geri vermeyi ve Sencer'e tâbi olmayı kabul ediyordu.207
Bir müddet sonra Sultan Sencer, Atsız'ın eski isyancı huyundan vazgeçmediğini gördü ve onu kontrol altında tutabilmek için devrin tanınmış şairlerinden Edîb Sâbir'i elçilik görevi ile Harezm'e gönderdi. Atsız ise Sultan Sencer'i öldürmeyi tasarlamış, bu maksadla da iki bâtınîyi görevlendirmişti. Edîb Sâbir, sultana gönderdiği haberle bu iki bâtınînin yakalanmasını sağladı, fakat bu hayatını kaybetmesine sebep oldu. Atsız haber verenin kimliğini öğrenince Edîb Sâbir'i Ceyhun nehrine attırarak öldürttü. Elçisinin öldürülmesi Sultan Sencer'in Harezm'e üçüncü bir sefer tertiplemesine yol açmıştı (Kasım 1147). Atsız bu kez de bir meydan savaşı vermeyi kabul etmemiş ve Selçuklu ordusunu müstahkem Hezâresb Kalesi'nde karşılamayı düşünmüştü. Sultan Sencer iki ay yakın bir muhasaradan sonra Hezâresb'i zabt ederek, Gürgânç'a doğru ilerledi. Atsız, bir kere daha yenilgiyi kabul etmek zorunda kaldı ve Ahu-pûş nâmıyla meşhur bir dervişi aracı olarak göndererek af diledi. Sencer, bizzat huzuruna gelerek sadakat yemini etmesi ve yer öpmesi şartıyla onu affetti. Ancak Atsız huzura geldi ise de, sultanı sadece başı ile selamlayarak geri döndü (2 Haziran 1148). Sultan Sencer yine de onu affetti. Tabiî bunu bazı sebeplere bağlamak gerekiyor. Atsız, Karahıtaylara her yıl çok miktarda vergi ödüyordu. Ayrıca kuzeyde henüz İslâmiyet'i kabul etmemiş Türkler ile savaşıyor ve onların güneye inmelerini önlüyordu. Bu bakımdan Harezm, Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun kuzey kapısı ve aynı zamanda Karahıtaylar ve henüz İslâm dinini kabul etmemiş Türklere karşı bir tampon bölge görünüşünde idi, burayı da Atsız savunuyordu. Sencer'in isyanlara rağmen onu affetmesi bu nedenlere dayanıyordu.208
Büyük Selçuklu İmparatorluğu-Gûrlular Münasebeti
Gûr hükümdarı Kutbeddîn Muhammed, Sencer'in Katvan'daki yenilgisinden istifade ederek Herat'ı almış ve Belh'e kadar ilerlemişti. Ona engel olmaya çalışan Selçuklu kumandanlarından Emir Kumaç yaptığı savaşta mağlûp olmuştu. Daha sonra Sencer'e tâbi olan iki devlet Gûrlular ile Gazneliler arasında büyük bir mücadele başladı. Neticede, Gûrlular bu savaşlardan üstün çıktılar.
Bunlardan başka Alâeddîn, ödemeye yükümlendiği yıllık vergiyi Sencer'e göndermemiş, sultan unvanı alarak bağımsızlığını ilân etmişti. Gûrluların kuvvetlenmesi ve Selçuklu Devleti'ne karşı düşmanca bir tavır takınması Sultan Sencer'i onlar üzerine bir sefer tertiplemeye zorluyordu. Nitekim Sencer, Gûr istikâmetinde harekete geçti, dağlı ve savaşcı bir kavim olduğundan Gûrlulardan çekiniyor, bu maksatla ordusunu yavaş yavaş ilerleterek onların af dilemelerini bekliyordu. Fakat umduğu çıkmadı. Nihayet iki taraf Herât yakınında Nâb denilen yerde karşılaştılar. Alâeddîn'in ordusunda bulunan takriben 6000 kişilik Oğuz, Türk ve Halaç grubu Sencer'in tarafına geçtiler. Bu suretle savaş Alâeddîn'in ordusunun yenilgisiyle sonuçlandı (Haziran 1152). Bu Sultan Sencer'in Katvan yenilgisinden sonra kazandığı kesin neticeli ilk savaş oluyor ve ona yeniden itibar kazandırıyordu. Bu savaşta Alâeddîn Hüseyin de esir edilmişti, bir müddet Sencer'e hizmet etti ve kendisini sevdirmeğe muvaffak oldu. Daha sonra Sultan, Alâeddîn'i aff ederek Gûr'un idaresini tekrar ona verdi.209
|