Bögü:Alp
Atsız'ın İzinde
Türkçü - Turancı BOZKURT
Cinsiyet: 
ileti Sayısı: 1.991
Döğüşen Türk, oyanan Türk, kalkan Türk!
|
 |
« Yanıtla #1 : 08 Haziran 2015, 01:13:46 » |
|
Eski inanışlara baktığımızda Başkurt boy birliği oniki urugdan meydana gelmiştir ki, buna on iki bag denir (Altı Bag Bodun gibi). 18. yüzyılda tesbit edilen şecerelerde bu boyların sayısı 25’i geçmektedir. Belli başlı Başkurt boyları ise şunlardır: Tabın, Kıpçak, Yurmatı, Bürçen, Ming, Usergen, Tüngevür, Türkmen, Katay, Koylı, Tokuzlar, Kırgız, Büler, Uran, Uvanış, Karşı, Salcuvut, Beketin, Gerey (Kirey). Dikkat olunursa bu aile adlarının hemen hemen hepsine diğer Türk boylarının arasında da rastlamak mümkündür.
Çingizliler devrinde Başkurtlar kendiliklerinden Cuci’ye bağlanmışlardı.Bu yüzden onlara dokunulmadı. İslamiyetin Başkurtlar arasında tamamen yayılması ise, 14. yüzyılın ilk yarısında Öz-Bek Han (1313-1340) zamanındaoldu. Çünkü daha evvelki bilgiler onların bir dinleri ve putları olmadığını,çifçilikle uğraştıklarını, misafirperver ve savaşçılıklarını haber veriyor. Yine bu devirde onların bir kadıları vardı ve Altun Orda Hanlığı da birkaç ulusa bölünmüştü. Bu sırada Başkurtların da ayrı bir ulus teşkil ettiği malumdur. Altun Başkurtların yerleştiği bölgenin Ak-İdil ve Kama Nehrinin doğusunda kalan kısmı, Çingizli soyundan Şiban Han oğullarının idaresine, güney bölümü de, Nogay beylerinin hakimiyetine girdi. 15 ve 16. asırda Başkurtlar, Şiban-Tura hanlarının egemenliğinde kaldı10. Bu beyler Ural’ın doğusundaki Tura bölgesinde karargâh kurmuşlardı. 1552’de Korkunç İvan tarafından Kazan şehri işgal edilince, şehrin ahalisinin % 75’ine yakını öldürüldü. Kazan ve Astarhan’ı alan Ruslar, İdil ve Yayık’ta 1584 ve 1586’da yeni kaleler kurdular, eskilerini de onardılar ve Başkurt topraklarına dayandılar. Ruslar hem Başkurt Türklerinden vergi almaya, hem de erkekleri askere çağırmaya başladılar. Bir dizi kanlı mücadelelerin Başkurtlar, Türkistan sahasına daha yakın olmaları sebebiyle benliklerini ve kültürlerini korumada daha şanslı sayılırlardı. İşgalden sonra bu Türk yurdunun içerisine dağılan Rus memurları ağır vergileri toplarken, Türk halkına büyük bir baskı yapıyorlardı. Ufa çevresindeki Başkurt arazisinin mevcut kanunlara aykırı olarak Ruslar tarafından zaptedilmesi üzerine, 1645’te Başkurtlar kitle halinde ayaklandılar. Ruslara karşı ilk büyük isyan Seyyid Batur’un önderliğinde Batı Başkurtistan’da başladı. Bu hareketi yöneten Sadıroglu Seyyid Batur, bir Başkurt aksakalı idi. Bir-iki sene aralıklarla süren ayaklanmalar sırasında Başkurtların zaman zaman Macaristan’a kadar ilerledikleri bilinmektedir12. 1672 yılında bir Başkurt isyanı daha çıktı. Bu ayaklanmaya Kazak Türkleri de katıldı. Özellikle 1671 tarihine ait bir vesikada Kara Kalpak hanı Küçüm’ün aynı zamanda Başkurt hanı olarak anıldığı, 1709’da Kara Kalpak mirzalarından birinin Başkurtistan’a geldiği ve Ruslara karşı beraber saldırmak için Başkurt liderleriyle müzakerelerde bulunduğu görülmektedir. Bundan sonra Ufa ve bazı kalelerde Ruslar öldürüldü. Bunun üzerine Rus hükümeti tarafından Türklerin demircilik yapması idamla yasaklandı. Çünkü Türkler kendi silahlarını kendileri imal ediyorlardı. Demircilikle uğraş Türkler açısından diğer Asya topluluklarına karşı bir üstünlüktü. Demir madenlerini işletmek ve bundan çeşitli araç-gereçler yapmakla Türkler öğünüyorlardı. Bu durum Bizanslı ve Çinli elçilerle, seyyahların notlarına yansımış ve hatta zaman zaman hayrete düşmüşlerdir. 1710 senesinde Başkurtlar, İstanbul’a Pehlivan Kul adında bir elçi gönderdiler. Bu arada Terek Kalesinde 40.000 Rus öldürüldü. Hareket yayıldı ve Kazan Türklerinin katılmasıyla, Kazan’ın merkezine kadar yürüdüler. Fakat 17 sene süren bu ayaklanmayı Çar Deli Petro kanlı bir şekilde bastırdı. Nihayet 1728’de Başkurt beyi Yançura, Moskova’da bir barış andlaşması imzaladı. Ufa şehri vilayet merkezi oldu. Ama doğudaki Başkurtlar, kendilerini Kara Kalpak hanlarına bağlı sayarak, istiklal mücadelelerine devam ettilerse de, bundan da bir sonuç çıkmadı. 1749 yılındaki başkaldırı iki sene sürdü, ama zaferi Ruslar kazandı. 1755’de Rusların, Türk topraklarına yerleştirilmeleri üzerine bir ayaklanma da Batır Şah-Abız tarafından başlatıldı. Daha sonra yakalanan bu lider St. Petersburg’da idam olundu 1798’den, 1864 yılına kadar Başkurt Türkleri, Rus ordusuna suvari vermek zorunda kaldılar. Oniki ulusa bölünen topraklar, Orenburg’daki BaşkurtMişer Askeri İdaresi’ne bağlandı. 19. yüzyılın ortalarından beri Rusya’da endüstri faaliyeti hızla gelişmiş, fabrikaların sayısı çoğalmış, demiryolları büyük bir hızla inşa edilmiş, dış ve iç ticaret artmış ve de Rusya, Batı Avrupa ülkeleri gibi, kapitalist devlet olma yolunu tutmuş ayrıca fabrikalarda çalışan oldukça yüksek bir işçi sınıfı meydanagelmişti. Bu sırada Avrupa’daki sosyalist akımlar Rusya’ya da sıçradı. Rusya’nın başında bulunan Çar III. Aleksandr ise, Rusya’yı tek bir devlet, tek bir millet ve tek bir görüş (Ortodoksluk) halinde bir araya getirmeye çalışıyordu. Bunun için Rusya’nın içindeki gayri-rus kavimler ya yok edilecekler veya Ruslaştırılarak eritileceklerdi. Hükümet ve Rus politikasına yön veren şovenist alimler tarafından projeler üretildi. Bunlardan biri, her Türk boyuna ayrı alfabeler ve ayrı edebi diller öngören İlminsky’nin fikriydi. Neticede bu plan gerçekleşti ve Türkler kültürel açıdan kısmen de olsa parçalandılar. Rusya’da I. ve II. Bolşevik ihtilalleri sırasında Türkler iki kısma ayrılmışlardı. Bir bölümü Rusya ile beraber hareket edip, komünizm yoluyla esenliğe çıkmayı hedeflerken, bir kısmı da tamamen kendi başlarına Türkistan’ın istiklalini kazanması için çalışıyorlardı. Turar Rıskulov ve Sultan Galiyev gibiler birinci grup içerisinde yer aldı. Komünizmin ilkeleri ve Lenin’in vaatleri diğer komünistler gibi onlara da cazip gelmiş, komünizm gerçekleşince Rusya halklarının kendi geleceklerini kendileri belirleyecekleri aldatmacasına kanmışlar ve komünizmin yerleşmesiyle, başarıya ulaşması yolunda ellerinden gelen gayreti göstermişlerdir. Aslında ihtilalin öncüleri tarafından ortaya atılan vaatler pek çok Türk’ün bilmeden komünizme meyletmesinin sebebiydi. Bir yandan Rusların baskısı, öbür taraftan zenginlerin sıradan Türkleri ezmesi, Türkistan genelinde insanları bıktırdığından, onlar Bolşevizme bir ümit olarak bakıyorlardı. Buna karşılık birtakım Türkçüler daha işin başlangıcında Türkistan ve İdil-Ural’ı çok karanlık günlerin beklediğini anlayarak, komünizme cephe aldılar. Fakat onların da eksik yönleri, belli bir programlarının olmayışı, birlik ve beraberlikten yoksunlukları, bölge ve kabile toplulukları halindeki bir hareket içinde bulunmalarıydı. Türk coğrafyasında Kazak, Kırgız, Türkmen, Özbek vs. Türk boyları arasında bir tesanüt sağlanmadığı gibi, ileriyi gören liderleri de yok denecek kadar azdı. Meydana çıkanlar da, kendi kabileleri ve toprakları dışında olup-bitene bigane kalıyorlardı ki, zaten iç savaşı kaybetmelerinin ana nedenlerinden birisi de buydu. İdil-Ural ve Kafkas cephesinde de değişen bir şeye rastlanmıyordu. Bölgesel faaliyetlerin hiçbirinin büyük Rusya karşısında başarı kazanmasının mümkün olamayacağını kavrayamadılar.
1905 ihtilalinde Başkurtların fazla bir rolleri yoktur. Fakat 1917 inkılabı, bütün Rusya Türklerini olduğu gibi, Başkurt Türklerini de harekete geçirdi. Mayıs ayında yapılan Rusya Müslümanları Umumi Kurultayının, Rusya Türk ülkelerinin otonomisini isteyen kararına karşı, kongrede yer alan Başkurt temsilciler, üç kişilik bir komite kurup, ayrı hareket ettiler. 28-29 Ağustos 1917’de II. Başkurt Kongresi toplanmış, bu kongre Tatarlarla-Başkurtların mücadelesi şeklinde geçmişti. Sultan Galiyev gibi Türkçülerin sözleri dinlenmedi. Kazaklarla anlaşarak ilk Başkurt Kongresini biraraya getirdiler. Merkez ve sancak şuraları oluşturdular. Milli bir hükümet kurdular. 29 Kasım 1917’de açıklanan hükümetin başkanlığına bir hukukçu olan Yunus Bekhov seçildi. 15 Ocak 1918’de ise, Sovyet-Rus birlikleri Orenburg’a girdi. Başkurtistan Hükümetinin azaları tutuklandı15. 1918’de gaflet içinde bulunan Başkurt hükümeti ve kıtaları dağıtıldı. Halbuki bu sırada ortak görüş olan İdil-Ural Türk Cumhuriyetinin kurulması gerçekleştirilseydi, belki de durum bundan çok farklı olacaktı. Ama kabilecik ruhu ile hareket eden ve Rus koministlerin telkinlerine kanan ileri gelenler, beraber yürüyemeyince, Türk milletinin yıllarca esaret altında yaşamalarına sebep oldukları için tarih önünde suçlu duruma düştüler.
|