Bögü:Alp
Atsız'ın İzinde
Türkçü - Turancı BOZKURT
Cinsiyet: 
ileti Sayısı: 1.991
Döğüşen Türk, oyanan Türk, kalkan Türk!
|
 |
« : 09 Haziran 2015, 23:38:22 » |
|
Bütün dünya tarihini yakından ilgilendiren ve herkes tarafından da kendi isimleriyle tanınan çok az insan vardır. İşte, dünya milletlerinin büyük bir kısmının bildiği ve özellikle Avrupa halklarının çoğunun milli kahramanı, bir bölümünün efsanelerine ve hatta destanlarına kadar giren bir kişidir, Attila (Ata İllig). Dünyadaki bir kısım tarihçi için yeryüzünün gelmiş-geçmiş en büyük hükümdarları arasında hiç şüphesiz Attila ve Çingiz Han’ın yerleri bambaşkadır. İkisi de sadece mensup oldukları milletlerin tarihlerinde ve kültürlerinde etkili olmayıp; dünyanın aşağı-yukarı yarısına yakın bir topluluğunun kaderinde söz sahibidirler. Hususiyetle M.sonra 5. yüzyılda gerçekleşen Hun akınları ve Attila’nın Avrupa’daki faaliyetleri bugünkü Avrupa’nın şekillenmesinde önemli rol oynamıştır. Tarihte “Kavimler Göçü” diye de anılan bu hareket sonucunda, yer-yüzünden birçok halk kalktığı gibi, yeni yeni devletler ve toplulukların da zuhur etmesi söz konusudur. M.sonra 400’lerde Hun başbuğu Yılduz (Uldız) Kagan, her iki Roma’yı da baskı altına almaya başlamış; Roma içten içe kaynar iken isyanlar ve kargaşa da alıp başını gitmişti. Yılduz Kagan, karşısında düzensiz ve korkak bir düşman olmasını istemediğinden Roma’ya yardım ederek, isyancılardan temizledikten sonra, 409’da Tuna’yı geçip; Trakya’da Doğu Roma’nın umumi valisiyle barış imzaladı. Kaynakların bildirdiğine göre; Yılduz bu görüşmelerde “güneşin battığı yere kadar her tarafı zaptedebileceğini” söylüyordu. Yılduz ismi herşeyden önce destani Türk hükümdarı Oguz Kagan’ın çocuklarından birisinin adıdır ve Türk cihan hakimiyeti anlayışına göre bu ismi taşımaktadır. Bilindiği üzere Oguz Kagan, sadece yeryüzünün değil, bütün evrenin hakimidir. Dolayısıyla oğullarının adları Kün, Ay, Yılduz, Kök, Tag, Tengiz olarak boşuna verilmemiştir. Destan kahramanı Oguz’un oğluyla, Balam-er’in oğlu veya torunu olan Yılduz’un isminden başka bir Türk kaganının böyle bir ad ile anılmaması da ilgi çekicidir (en azından Yılduz adlı büyük bir Türk hükümdarı daha yoktur) geçmesidir. Belki Yula/ Boyla/ Börü), Muncuk, Ay-bars ve Oktar. İşte Attila, bunlardan Muncuk’un oğludur. 434 senesinde amcası Rua ölünce hanlık makamına o oturdu. Çocukluğundan itibaren sıkı bir savaş ve devlet eğitimi alan, amcasıyla beraber bütün savaşlara katılan; demir bilekli, çelik yürekli bir Türk asilzadesiydi. Kardeşi Bleda (bu isim de Türkçe bir adın veya unvanın bozulmuş şekli olsa gerek; belki Boyla/ Bolat/ Bilge?) daha zayıf olduğundan; hükümdarlıkta ciddi bir talebi olmamış; bir süre devletin idaresinde kardeşine yardımcı olduktan sonra herne kadar Attila tarafından öldürüldüğü söyleniyorsa da; bilinmeyen bir sebeple 445 tarihinde vefat etmiştir. Başbug Attila 434 yılında Bizans’a diz çöktürdü. Kostantiniya veya Margus Barışı diye bilinen andlaşmaya göre; Bizans hiçbir surette Türklerin düşmanlarıyla ittifaklara girişmeyecek, Türk yurdundan kaçanlara kucak açmayacak ve her yıl ödediği vergiyi iki katına çıkaracaktı. Attila da tıpkı dedesi Yılduz gibi, Roma’ya iç karışıklıklarla boğuştuğu birsırada yardımda bulundu. Birçok yabancı kavmi Türk hakimiyeti altına aldı. Doğu Roma’ya, yani Bizans’a 441-442’lerde taarruz ettiği gibi, 447’de Balkanlara ikinci defa yürüdü. Dünyanın tek efendisi haline gelen Attila’yı Romalılar ortadan kaldırmak için bir suikast planladılar. Attila’nın nezdine giden elçilik heyetine sokulan bir casus Attila’yı öldürmekle vazifelendirildi. Ancak bu heyette bulunan Eçe-kun/ Ede-kun (kaynaklarda bu şahsın adı da farklı kaydedilmektedir) isimli bir Türk durumu öğrenince, bunu Attila’ya haber vermiş; o da suikastçilere suçlarını itiraf ettirdikten sonra Roma imparatorunu aşağılamıştır. Bundan sonra Başbug Attila’nın daha önce kendisine bir nişan yüzüğü gönderen III. Valentinianus’un kız kardeşi Honoria’nın evlilik teklifini kabul ettiğini bildirerek; Roma imparatorluğunda hak iddiasında bulunduğunu görüyoruz. Macaristan’daki merkezlerinden 451 senesinde hareket eden Türk ordusu, Galya’ya girdi. Haziran 451 tarihinde, Attila’nın kuvvetleri Roma ordusunu “Turan Taktiği”yle mağlup etti. 452’de Po Ovasına daldı. Hatta bir korku ve telaş ile yolladılar. Artık, her iki Roma da Türk hakanına boyun eğmiş, sıra doğudaki Sasani şahlığına gelmişti. Ancak düşmanları Attila’dan kurtulmanın başka bir yolunu buldular. Avrupa’nın en güzel kızlarından birisini ona zevce olarak yolladılar. 453 senesinde altmış yaşlarındayken, Attila bu kız tarafından zehirlenerek, ortadan kaldırıldı. Böylece hrıstiyan dünyasınca “Tanrı’nın Kırbacı” diye de anılan, dünya tarihinin en büyük hükümdarlarından birisi yok edilmiş oldu. Latin- Bizans vesikalarında; onun bütün milletleri ve dünyayı korkutan bir adam olarak yaratıldığından, gururlu yürüyüşünden, gözlerinden adeta ışık saçtığından, savaşı sevmesine rağmen hep düşünerek hareket ettiğinden, aklını iyi kullandığından, kendisinden af dileyenleri bağışladığından, sadık adamlarına karşı cömertliğinden, kısa boylu ve geniş omuzlu olduğundan, elbiseleri, ayakkabıları ve diğer silahlarının askerlerinden farklı olmadığından söz açılmaktadır. Attila’nın sağlamış olduğu birlik ve üstünlük maalesef ondan sonra devam etmedi. Daha doğrusu çocukları bunu sürdüremediler. Bunun çeşitli sebepleri vardır: Kardeşler arasındaki taht mücadeleleri ve kabilelerin öne çıkma kavgaları, bunu fırsat bilen Romalı ve diğer Avrupalı kavimlerin saldırıları Attila Türklerinin varlıklarına son veren etkenlerdendir Onun geride bıraktığı üç çocuğu hakkında kaynaklarda bilgi bulma imkanına sahibiz. Aslında Attila’nın erkek çocuğu üç tane miydi, yoksa daha mı fazlaydı, bu da meçhuldür. Fakat belgelere aksettiği şekliyle, üçünün adını tesbit edebiliyoruz ki, bunlar da; Ellak, İrnek ve Dengizik diye anılmaktadır. Bizim üzerinde durmak istediğimiz konu, bu Türkçe isimlerin asıllarıdır. Özellikle Latin eserlerinde sadece Avrupa Hunlarının değil; Avar, Bulgar, KumanKıpçak,Peçenek vs. Türk beglerinin adları da bozularak zikrediliyor. Ama bunların pekçoğu umumi Türk unvanı olduğundan tahrif olmamış biçimini tespit edebiliyoruz. Buna bağlı olarak Attila’nın çocuklarının unvanları da, Türk idarecilerin milattan önceki çağlardan beri kullandıkları sanlardır. Ama bu güne kadar nedendir bilinmez, bu adların gerçek şekli konusunda fazla kafa yorulmayıp, Latin-Bizans kaynaklarında nasıl geçtiyse, o haliyle kullanılagelmiştir.
|