Herkese öncelikle merhaba demek isterim. Hızlı bir giriş yapayım konuya.
Uzun zamandır Huntington'ın Medeniyetler Savaşı kitabını düşünüyordum. 2 defa okudum yıllar sonra (2001 ve 2017). Ve anladım ki bu coğrafyada en önemli sorun bu medeniyeti sahiplenecek bir lider ülke olmaması. Kitabı okuyanlar analarlar ne demek istediğimi.(Kitap ısmarlama vs gibi polemiklere girmek istemem). Öyleyse neden bu coğrafyada da bir süper güç olmasın? Eğer olsaydı her şey çok farklı olurdu. Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet tarihini incelediğimde 2 stratejik sorun ile karşı karşıya olduğumuzu gördüm, aynı amanda iki stratejik hedef..
1. Şark sorunu (Batılıların "Şark sorunu" tabiri değil, Osmanlının "Şark sorunu" tabiri)
2. Kıbrıs meselesi.
Şark sorunu biraz daha karmaşık ve uzun uzun anlatabilirim stratejik çözüm önerilerimi fakat Kıbrıs ile ilgili bir sorun yok önümüzde ve yarın halledilebilecek bir mesele ("sorun" demiyorum dikkat ederseniz)
Buradan hareketle İlk 5 yıl içinde Kıbrıs meselesi (82 Kıbrıs) ve 20 yıl içinde "Şark sorunu" bitmelidir. Bu maksatla yaptığım harita ektedir. Her ulusun bir "Büyük XXXXXX" "Great XXXXXX' hayali var ve bizde bunu yayalım bence.
Tanrı yardımcımız olsun.
Köprülerin (Linklerin) Görülmesine İzin Verilmiyor.
Köprüleri (Linkleri) Görebilmek İçin Üye Olun veya Giriş Yapın
Bağlantı ulaşılmaz durumda ne yazık ki. Bu başlığın amacı, bir önceki soruya yanıt verip, yeni bir soru sormak. Senin yazının yeri ayrı olsa gerek.
Ancak yine de üzerinde durayım. Huntington'ın söz konusu betiğini okumadım, ne var ki düşündüğüm konu işleniyorsa, bulunduğumuz bölge daha geniş kapsamlı ve genç bir sorun olan Doğu-Batı uygarlık çatışmasından daha karışık ve dolayısıyla 20. yüzyıl çıtır çerez ömgeleriyle ayağa düşürülerek incelenmesi zor sorunlar içeriyor. Yerinde bir terim olan Uygarlıklar beşiği, bölgemiz için uygun bir tanım gerçekten de. -8000 yılından beridir, bu bölgede çeşitli töreler çatışmakta. Göbeklitepe'den tut, Kangar'ların Ur kentine, Ogur'ların Anav bölgesine, Dravidilerin Indus ırmağına ve daha nicesine değin evrensel törenin etek altından bileğini gören Tanrı'yı çözdüm diyerek yeni yeni saçmalıklar doğurmuş, bunları töreden koparıp yasa yaparak anlaşılmaz yaşam biçimleri yaratmış.
Bu bölgede xumaru edinilecek tek bir uygarlık yok. Bölgenin en baskın kültürü bugün bile Kangar kültürü olmasına karşın, o bile komşularından gelen etkilerle bin parçaya bölünmüş durumda. Böyle bir ortamda "süper güç" olmak için, bir ülke değil, bir Kağanlık olmak gerektiği geçmişe bakıldığında görülebilir. Kağanlık değil, yalnızca bayağı ülkeler olan Ermeni ili, Likya ili, Urartu ili ve Lidya ili, geriye pek bir iz bırakmadan yok olmuş olmasına karşın, Kağanlık olan Urum ili, Part ili, Kangar ili, Ahameniş ili, Mısır ili ve Selçuk ili ise kültürel etkileri bugün bile bediz, uz, dil ve düşünce yapısında görülebilir izler bırakmıştır.
Doğu sorunu derken, neden sözettiğini kesin olarak bilemiyorum. Osmanlı'nın en büyük doğu sorunu, doğudaki Türklerle eşit kültürel düzeye çıkamaması, kendi kültürünü ya da kendi yazılı geleneğini geliştiremeyerek Urum ve Arap kültürleri arasında erimiş olması olabilir sanırım.
Kıbrıs konusuyla ilgili diyebileceğim bir nen yok. Osmanoğulları'nın anlamsız sürgün ve vergi politikası yüzünden bugüne değin sarkmış bir sıkıntıdan başka bir nen değil. Günümüz teknolojisi göz önünde tutulduğunda kimseye hiçbir yararı olmayan, Türkiye'nin turizm gelirini yerlere düşürmüş suyun dibine batasıca bir ada.
Her ulusun değil, yalnızca güçlü güdüleri ve belli amacı olan ulusların bir "Büyük XXX" gibi düşleri vardır. Pan-Asya-Avustralyatik Aborjin İmparatorluğu diye bir kavram duyulmuş değil, değil mi? Bizim düşümüz de Hun Kağanlığı'nda bulunmuş herkesi, kuzeyde Suomi buzullarından, batıda Macar bozkırlarına, güneyde ulu Ur kentinden, doğuda Yukagir taygalarına değin uzanan Turan altında toplayıp, kurultayda bir orun vermektir.