Börü Kağan
Atsızcı

Cinsiyet: 
ileti Sayısı: 507
Ben, Selim Pusat!..
|
 |
« : 12 Nisan 2011, 17:30:51 » |
|
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu, Kurtuluş Savaşı adı verilen, küresel güçlere karşı bir avuç insanın verdiği bir onur savaşı ile gerçekleşmiştir. Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde, bir çok Türk kökenli komutan yeni devletin kuruluşunda önemli pay sahibi olmuştur. Yeni devlet kurulurken Osmanlıcılık ve İslamcılık akımları dışarıda bırakılmış, kısmen Batıcılık ve büyük oranda Türkçülük akımları devlet ideolojisini oluşturmuştur. Yani, Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşu, devrimleri, yöneticileri ve resmi ideolojisiyle Türkçü bir devlet olarak kurulmuştur. Bugünlerde ise bir kısım kâr peşinde koşan varlıklar, ''Devleti biz kurduk.'' demekten çekinmez. Bir bakalım, bu azınlıklar bu yıllarda neler yapıyordu;
Çerkesler: Çerkesler, tam olarak bir saf belirlememişti. Çerkes Ethem ve kandaşı olan silah arkadaşları, ilk zamanlar Türkler'e yardımcı oluyorlardı, hatta ordunun önemli yardımcılarından birisi idiler. Fakat Çerkes Ethem'e düzenli orduya katılması emredildiğinde, Çerkesler bir anda düşman kesildiler. Yunanlar ile birlik olarak Balıkesir ve Bursa çevresinde bir Çerkes devleti kurma fikirlerine kapıldılar ve bu fikirler Yunanlar tarafından desteklendi. Sonuç olarak, Çerkes Ethem ve Yunanlar yenilince Çerkesler mecburen Türk devletinin egemenliğini kabul ettiler. Anadolu'ya Türkler'in atıfet göstermesi ile Ruslar'dan kaçarken sığınan Çerkesler, Avşarlar'a yaptıkları nankörlüğü bu savaşta da göstermiştir.
Kürtler: Kürtler, 1800'lü yıllardan beri Osmanlı'nın ve Türkler'in başına bela olmakta idi. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra ise, milli Türk devleti modeline karşı çıkan ve bağımsızlık talep eden Kürtler ile TSK arasında bir dizi çatışma yaşandı. Çanakkale'de ''kardeşi'' Türk'ün safını tutmayan Kürt, şimdi de ''kardeşinin'' bin bir güçlükle kurduğu evini yıkmaya çalışıyordu! Bazen dini kılığa soktukları ayaklanmalar ile, dindar Anadolu Türk halkının aklını karıştırmaya çalışıyorlardı. 1921 Koçgiri İsyanı, Kurtuluş Savaşı'nda birlikte savaşılmadığının önemli bir göstergesi sayılabilir. Bunun ardından 1924 Nasturi İsyanı gelir. En önemli isyanlar ise şöyle sıralanabilir;
1925 Şeyh Said İsyanı: Diyarbakır 1926-1927-1930 Ağrı Harekatları 1937 Dersim İsyanı, Seyit Rıza.
Dersim İsyanı olarak adlandırılan olaylar, iki yüzlülüğün sembolüdür. Bir grup beyinsiz, devlete karşı ayaklanan topluluğa devletin müdahale etmemesi gerektiğini savunur. Oysa ki Fransızlar'ın Cezayir'deki ayaklanmada, İtalyanlar'ın Libya'da, Almanlar'ın Namibya'da, Amerikan denen karma milletin Kızılderili topraklarında neler yaptığını bilmezler...
Tüm bu yazılanlar, Çerkesler'in ve Kürtler'in devletin kuruluşunda etkin olmadıklarını gösterir. Sayın Murat Bardakçı'nın da belirttiği üzere Türkler Çerkesler'e atıfet buyurmuştur. Çerkesler ise bunun karşılığını nankörlükle vermiştir. Kürtler ise gerek dini, gerekse milliyetçi ayaklanmalar ile devleti zayıflatmaya çalışmış, Batı cephesindeki harekatların ve 1923'ten sonraki devrimlerin geleceğini tehlikeye atmıştır.
Hal böyle iken hala kardeşlik masalları anlatanlar, ileride bunun ne kadar yanlış olduğunu fark edeceklerdir. Umarız o zaman çok geç kalmazlar...
Tanrı Türk'ü Korusun ve Yüceltsin!
|